Beyaz kadının Karayiplerdeki siyahi yerli erkekle yaz aşkı mı?
Yoksa
Avrupa'nın mağdur akdeniz ülkesinden gelen esmer tenli, bilimsel çalıştayı kaytaracak kadar sıradışı bir kadının siyahi bir yerli ile macerası mı (cinselliğin çekiciliğinde ama korkularıyla ondan kaçan)?
Bu romanı pembe dizilerden ayıran özellik ne? Ateşli gecelerde cinsel birleşmenin olmaması mı?
Kimi zaman akdenizli kimliğiyle Avrupalılardan kopup kendini yerlilerle özdeşleştirmesi mi?
Romanın kahramanı üniversite şehrinde yaşadığı kimlik arayışını Karayiplerin bıçkın fakir işsiz ve kimliksiz aşklarında da sürdürüyor.
Fizik bölümünde seçkin bir projede çalışan bir bilimkadını mı, yoksa sıradışı azınlık kültürlerine ilgi duyan, macera arayan, ama korkudan onlara da katılamayan küçükburjuva bir bunalım kişiliği mi?
Romanın sonunda kahramanına kızıyorum. Ne o, ne de öbürü olamayan, arada derede bir kişilikle azınlıkların güçsüzlüğüne sığınan bir roman kahramanı.
Pembe dizilerdeki karayip aşklarını okusaydım daha da keyifli olmaz mıydı?
Ya da Betty Mahmudi nin 'kızım olmadan asla' gibi başka kültüre aşkık olarak katılan ve oradaki yetersizliğiyle geri dönemeye çabalayan bir başarısızlık kahramanı daha cesur değil mi?
Bu roman beni kızdırdı. Batılılarla rahat bir ortamda turist olarak gelip, yerlilerle sıradışı özdeşleşme özentisinin bunalımı, beni kızdırıyor... Bunalım turisti....
Romanın yazılışı, kurgusu, kişilerin ilişkileri kitabı ilgiyle okutuyor.
Kadınlar bu romanı nasıl değerlendirir acaba?