Emre Kongar'ı tanıyorum diyemem. Birkaç kez televizyonda görüp çok ciddi bir adam ve bir bilim insanı olduğunu düşünmüştüm. Onun da herkes gibi insan olduğu veya bir baba olabileceğini hiç düşünmemiştim. Bu kitabında Emre Kongar karşımıza baba kimliğiyle çıkıyor. Kitap, Kongar'ın yurtdışına eğitim için giden ikiz kızlarına yazdığı 22 mektuptan
Bir rûh o derin bahçede bir def'a yaşarsa,
Boynunda onun kolları, koynunda o varsa,
Dalmışsa onun saçlarının râyihasıyle,
Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle.
Bir kez âşık olan, sevgilisinin kolları boynunda olarak, onun koynunda yatan, sevgilisinin saçlarının kokusuyla uykuya dalan bir insan artık her nefes alışında aşkın büyüsünü hisseder, diyor şair.
Yahya Kemal'in bu yapıtı yalnız çok güzel bir aşk şiiri niteliğiyle değil, Türkçe'nin en güzel kullanıldığı örneklerden biri olarak da tarihe geçti sanırım.
Kanmaz en uzun bûseye, öptükçe susuzdur,
Zira susatan zevk o dudaklardaki tuzdur.
Hani sevdikçe sevesim geliyor, uyudukca uyuyasım geliyor, yedikce yiyesim geliyor derler ya Türkçede, işte yukardaki dizelerde Yahya Kemal, hem yaşamın bu gerçeğini hem de güzel dilimizin müthiş âhengini yakalamış:
Âşık olan insan, sevdiğini ne denli uzun öperse öpsün, bu öpücüğün tadına doyamaz, çünkü öptükçe öpesi gelir, diyor.
Ama bunu nasıl söylüyor?
İnanılmaz bir ses ahengiyle ve insan ruhunun derinliklerindeki aşk dürtüsünün en belirgin özelliklerini vurgulayarak.
Birisiyle bir sorun yaşadığınızda, kendinizi anlatmadan önce onu dinlemeyi deneyin.
Bakın yaşam çok daha kolay ve güzel olacak, sorunlar çok daha kolay çözülecektir.