Benim yolum, senin mezhebin, bizim kitabımız, üstadımız efendimiz diye birbirlerini yiyenler, Allah kulluğunun mânasını ve gerçek iman yolunu kaybetmiş olanlardır. Bunların hepsi de din şekline bürünmüş olan hırslarının kurbanlarıdır.
Cemil Meriç şöyle der;
"Herşeyin yokluğunu çekmeli insan; yokluk varlıktan daha görkemli ve daha anlamlıdır.." Neden bunu söyler? Çünkü bir şeyin kıymeti ancak yokluğunda anlaşılır. Yokluğun yetiştirdiği insan, varlığın yetiştirdiği insandan idrâki manâda daha üstündür..
"Allah'ım!.. Senden senin sevgini, seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgini cezbedecek amellerin sevgisini istiyorum. Senin sevgini kendimden, ailemden ve her türlü ihtiyacımdan daha sevimli eyle bana" (Sahih-i Tirmizî ,Deavât, 72.)
Bir insanı, bir ferdi veya bir nesli çürütmek nasıl olur? Şüphesiz vicdan ve ahlâk değerlerine sistemli olarak karşı gelmekle... Fakat daha önce ve bu denemede muvaffak olmak için onun sâlim düşüncesini, her engele rağmen hakikate götürecek olan iz'an ve aklını şaşırtmak lâzımdır. işte bugünkü nesil böyle bir suikasta uğramıştır.
Onlar Kabe'yi bile geriye dönüp bakmadan terkedip gittiler..
Sadece "dinlerini" yaşayabilmek için.. Bugün domuz jelatinli reyonları, kıyamet alameti gibi süslenmiş moda tesettür mağazalarını, gıybet meclislerini, en basitinden televizyonlu odayı sırf maneviyatı bozuyor diye terk etmek bile hicretin bir çeşididir.
Sanki uzun mesafeler boyunca yürümüş gibi yorgunuz ama geldiğimiz hiç bir yer yok. Sanki her şeyi çok seviyormuş gibi yapıyoruz ama dünyamız kaskatı, içinde neredeyse hiç sevgi yok. Sanki her düğümün çözümünü biliyormuş gibi konuşuyoruz ama her yaptığımızla, her söylediğimizle düğümler daha da çözülemez hale geliyor. Milyon tane kitap deviriyoruz görünüşte ama o kitaplardan hayata yayılan hiçbir bilgelik yok. Herkes ne kadar doğruluk timsalı olduğunu ispat etmenin derdinde, iyi de hayatın fotoğrafına bu kadar eğrilik nereden karışıyor? Sanki aynı derdin dertlisi, aynı yolun yolcusu kocaman kalabalıklarmışız gibi konuşuyoruz; bir küçük kıvılcım yetiyor oysa aramızda koca koca yangınlar çıkartmaya. Aramızdan biri bir diğerine "Yalnız değilsin!" dediğinde, hepimizi üşüten bir yalnızlık rüzgarı esmiyor mu her yanımızda?