Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alime Orhan

Alime Orhan
@kkcjkllkjh
معلمة
Ankara üniversitesi
31 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Suyun susamış bir çift dudağı aradığı gibi, söz de acısını dindireceği bir yara arıyor. Çünkü yaralarımız kadar varız, yaralarımız bizi sahici kılıyor, insanın tümden uyuştuğu ve fıtrata yabancılaştığı "anestezi çağı"nda ruhumuzun sızladığı kadar varız.
Reklam
"Hakiki tevhide ancak şirkin kökleri kazındıktan sonra erişilir." Şeyh Şerifüddin
Ey sessizlik, ne kıymeti bilinmez cevhersin sen, aptalların aptallıklarını örter hikmet ehline de ilham olursun. (Bir Fars atasözü)

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şüphesiz mü'min, Allah'a isyan ettiği zaman, ameli her ne kadar taat ve rıza yönüyle şeytana muvafık olsa da, işlediği bu masiyet ile şeytana itaat eden, onun rızasını isteyen ve ona yönelen kimse olmaz. Yani kâfir veya şeytana tapan olmaz.
Bil ki, uzuvların göze tabi olması gibi, amel de ilme tabidir. Az amelle beraber olan ilim, çok amelle birlikte olan cehaletten daha hayırlıdır.
Reklam
Bütün kirlerinin üstüne dindarlık libasını giyinenler, din hayatının sarrafları veya karaborsacıları kesildiler. Mallarının sürümünü sağlayanlara cenneti peşkeş çektiler. Kendileri ile alışveriş yapmayanları ise cehenneme gönderdiler ve sanki kendileri Allah'ın umumî vekâletine sahipmişler gibi, iman ile isyanın sınırlarını sımsıkı ayırdılar.
Nasıl ki kanunlar hayatımıza hâkim olan iyi ve kötü değerlerin, sadece tatbikatçısı, düzenleyicisi ise, din karşısında şeriat da onun kanunları ve her devre göre düzenleyicisidir. Devirlere ve cemiyetlere uyma kabiliyetinde olmayan kanunlar nasıl yaşayamazsa, ebedî şekilde kalıplaşmış şeriatlar da insanlıkla beraber yürüyemezler.
Benim yolum, senin mezhebin, bizim kitabımız, üstadımız efendimiz diye birbirlerini yiyenler, Allah kulluğunun mânasını ve gerçek iman yolunu kaybetmiş olanlardır. Bunların hepsi de din şekline bürünmüş olan hırslarının kurbanlarıdır.
Bir insanı, bir ferdi veya bir nesli çürütmek nasıl olur? Şüphesiz vicdan ve ahlâk değerlerine sistemli olarak karşı gelmekle... Fakat daha önce ve bu denemede muvaffak olmak için onun sâlim düşüncesini, her engele rağmen hakikate götürecek olan iz'an ve aklını şaşırtmak lâzımdır. işte bugünkü nesil böyle bir suikasta uğramıştır.
Kur'an-ı Kerim; gerek cahiliye toplumunda, gerekse de diğer muharref dinlerde olduğu gibi kadına, erkeğe göre ikinci derecede bir statü vermemiş, onu tam bir mükellef sayarak kendisine bir kişilik kazandırmıştır. "Kim yararlı iş yaparsa kendi lehinedir ; kimde kötülük işlerse kendi aleyhinedir ( fussilet 41/46), ben sizden kadın-erkek, hiçbir çalışmanın işini zayi etmeyeceğim. Hepiniz birbirinizdensiniz (Al-i Îmran 3/195) gibi ayetler ile Hz peygamber'e (sav) kadınlar biat için kendisine geldiğinde biatlerini kabul etmesini isteyen ayet, bu durumu en güzel şekilde ortaya koymaktadır.
Reklam
Âlemde görünen her bozukluk, hep halkın birbirini taklit etmek suretiyle inanmasından yahut taklit ile inkâr etmesinden doğar. Bir azize bir elem erişir . Bilmezler ki, o ancak taklit yoluyla aziz olmuştur. Onu takdir etmekle bir an için pek hararetli, diğer bir anda da pek soğuktur.
Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz . Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab, noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler. ŞEMS-İ TEBRİZİ
Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını? ŞEMS-İ TEBRİZİ
Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir . Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler . Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği : Bırak kendini, koy gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var! ŞEMS-İ TEBRİZİ
"Bir gün bir şeyi istersin, ertesi gün tutkuyla, ölesiye ona bağlanırsın . Sonraki gün onu istediğine utanırsın , arzun yerine geldiği için lanet edersin. İşte insan hayatta kendi isteğinin peşinden serbestçe giderse, böyle olur. Bastığımız yeri yoklayarak yürümeliyiz . Bazı şeylerden yüz çevirebilmeliyiz . Mutluluk düşlerine kapılmamalıyız . Mutluluk elimizden kaçarsa , isyan etmemeliyiz. Hayat budur işte... Kim demiş hayat zevk ve mutluluktan ibarettir diye . Ne saçma düşünce! Hayat hayattır ve bir ödevdir . Ödev dediğinde çetin bir iştir. O halde ödevimizi yapalım..."
Bu kadar zor olmamalıydı oysa.. Bu kalabalık , bu karmaşa, bu hep az gelen otobüsler, yitip giden vakitler, aynı boşluğa bakan bu anlamsız gözler, hep bir ağızdan söylenen bu cılız sözler , bu karmaşık düzenler , girdiğinizde bir daha çıkamadığınız bu tek yönlü yollar , bilinen bir yanlışın üzerinde dümdüz bir çizgi gibi devam eden, ısrarla devam eden bu sayısız hayatlar ..
Reklam
"Gitmeliysen ve eğer gideceksen, bir âyet bırak yüreğime; sabrı büyütenlerden " diyebilirdim ona ve o âyeti bırakarak gidebilirdi...