Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

knihomol

Ailesi ve çevresi tarafından az çok korunan bir çocuk, on altı on yedi yaşına varıp, kimliği henüz gelişmeden, kendini savunma mekanizması henüz işlemeye başlamadan; toplumun, insanların, cinselliğin gerçekleriyle ansızın karşı karşıya gelince, nasıl mutlu olabilir ki?
Reklam
Gençliğimde çok acı çektim, ama şimdiki gençlerin acıları benimkinden bin beter herhalde. Çünkü benim kuşağım, gençliğini ve gençliğin sorunlarını umutlu bir dönemde yaşadı hiç olmazsa. O birinci ve tek cumhuriyet gözümüzün önünde kurulmaktaydı. Eğer çalışırsak, doğru düzgün eğitim görürsek, aç biilaç ortalarda kalmayacağımızı biliyorduk. Çünkü bir umut içimize öyle derin kökler salmıştı ki, şimdi yaşadığımız toplumsal felaketler, hortlayan gericilik bile, benim gibi dinozorları hala yıldıramadı.
“Ve Tanrı konuştu: “İnsan var mı?” Havariler o kadar heyecanlandı ki önce birbirlerine bakıp sonra da hep bir ağızdan, “Evet!” diye bağırdılar. “Peki, insana inanan var mı?” diye sordu Tanrı. Ne diyeceklerini bilemediler ve gözleri, İsa’nın kemiklerini eze eze yiyen hayvanlara kaldı. “Köpekler!” diye harkırdılar. Bunun üzerine bir sessizlik oldu ve Tanrı yeniden konuştu: “Madem insana inanan sadece köpekler kaldı… O zaman, aralarından kuduz olup aydınlananlar da çıkacaktır”
Sayfa 116Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Ama o sabah… Daha fazlası da vardı…Hatta o sabah, her şey fazladan da fazlaydı! Uyanışım fazlaydı. Yataktan kalkışım, yürüyüşüm fazla. Yüzümü yıkayışım ve yine yürüyüşüm fazlaydı. Mutluluğa benzeyen bir şeyle kaplanmıştım. Ellerim, gözlerim ve gördüklerim fazlaydı. Bana hayatımı unutturan bir şey vardı üstümde… Fazladan bir şey…Aşk.”
“Eğer savaştan sağ çıkılsa bile açlıktan ölünen bir cehennem varsa bu dünyada, elbet bir cennet de vardır. Ama yanılıyorlardı. Hepsi de kandırılmıştı. Cehennemin varlığı cennetinkine kanıt değildi! Ama onları anlayabiliyordum. Böyle öğrenmişlerdi. Hatta sadece onlar değil, herkes…”