Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
« 1979'un Şubat'ında, Ülkü Tamer o sıralar yayınevinde yöneticilik yapıyor, Bilge Karasu'nun kendisini ziyarete geldiğini haber veriyorlar. Kucaklaşıyorlar. Birer çay söyleyip neler yaptıklarından söz ediyorlar. Tamer, "Yeni bir şeyler var mı?" diye sorunca Karasu gülüyor ve "Ben de onun için gelmiştim. Bir kitabım var. Göçmüş Kediler Bahçesi. İlgilenir misin?" diyor. Tamer, Karasu'nun elindeki dosyayı alıyor hemen. Ancak Karasu'nun, kitabını önerirken sıkıldığını da fark ediyor. "Bir oku istersen." dediğinde "Yahu," diyor, "nesini okuyacağım! Senden okuyacağım kadar okudum. Bunu da kitap olarak çıkınca okurum." Karasu, "Basacak mısın yani?" diye soruyor. "Bugün doğum günüm. Bana bundan güzel bir doğum günü armağanı verilemezdi. Sağol." diyor ve kitabı kısa sürede yayımlıyor. Ülkü Tamer, bu anısını anlattıktan sonra şu cümlelerle bitiriyor hikayeyi: "Daha sonraki yıllarda, ölünceye kadar doğum günümü hiç unutmadı, sevgili Bilge, en azından bir kartla hep kutladı."»
Sayfa 134 - Sayı: 54 Eylül - Ekim 2023 ( Çapraz Okumalar )Kitabı okudu
Asıl Üç Tehlikeli Düşman
Fransız elçisi, Sultan III. Selim'e: - İngiltere ve Rusya'dan neden korkuyorsunuz sizin daha tehlikeli üç düşmanınız var: 1-) Tembellik, 2-) Tevekkül, (Elçi, burada tevekkülü; gereğini yapmadan sadece Allah'a güvenmek anlamında kullanıyor.) 3-) Teseyyüb (üşenme)'tür... Bunların yanında aslında güzel ümitleri müjdelemesi gereken ama sizlerin çok defa ihmallerinize kalkan yaptığınız üç kelime daha var. Bunlar: 1-) İnşallah, 2-) Maşallah, 3-) Fesuphanallah. İlk üçünden kurtulur, son üçünü de gayretlerinize dayanak yapabilirseniz, Türklerin korkacağı düşman olmaz..."
Sayfa 152 - ÇınaraltıKitabı okudu
Reklam
Şehzâde Süleyman, bir gün pek süslü bir kıyafetle babası Yavuz Sultan Selim'in karşısına çıkıp elini öpmek isteyince, şöyle azarladığından bahsedilir: "Sen böyle giyinirsen, validen ne giysin Süleyman?"
Sayfa 98 - ÇınaraltıKitabı okudu
Yavuz Sultan Selim'in Tevazusu
Yavuz Sultan Selim Han, herhangi bir saray halkından ayırt edilemeyecek kadar sade giyinirdi ve sadeliğinin sebebini soranlara şu cevabı verirdi. - "Vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri, padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki? Bizim padişahımız(Allah-ü Teâlâ), vücudun dışına değil, içindeki cevhere (imana) bakar."
Sayfa 98 - ÇınaraltıKitabı okudu
Habib Baba
Sultan IV. Murad: "Görüyor musun şu dünyayı? Sultan Murad'a vezir olmak varmış. Bak adamlar içerde tef, dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibi..." Habib Baba, Sultan Murad'ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler... Sultan Murad'ın Habib Ba-ba'dan duydukları, ağzı açık bırakıp, keseyi elden düşürten cinstendir: - "Be evladım." der, Habib Baba... - "Sultan Murad dediğin kimdir? Sen asıl Âlemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki, o seni sevince sırtını bile Sultan Murad'a keselettirir..."
Sayfa 139 - ÇınaraltıKitabı okudu
Kayıtbay: Berberîlerden biri, Venedik'ten top getirerek bize satmak istemişti de Peygamberimizin, 'Ok ve kılıç kullanın.” şeklindeki emrine aykırıdır, diye satın almamıştık. O satıcı bize, 'Yaşayan görecektir ki, memleketiniz top yüzünden elinizden çıkacaktır.' demişti. Meğer doğruyu söylemişmiş!" Yavuz Sultan Selim: - "Din kaidelerine böylesine bağlı idiniz de Allah'ın, 'Düşmanın silahına aynı silahla karşılık veriniz.' emrine neden uymadınız? Bilmez misiniz ki, 'Ok ve kılıç kullanın.' demek 'Başka silah kullanmayın.' demek değildir. O zaman o silahlar varmış, şimdi de bu silahlar var!"
Sayfa 99 - ÇınaraltıKitabı okudu
Reklam
1 Stalin'in oğlu Yakov'un nasıl öldüğünü ancak 1980 yılında The Sunday Times gazetesinde okuyabildik. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlara tutsak düşen Yakov, bir grup İngiliz subayıyla birlikte bir kampa konulmuştu. Aynı kenefi paylaşıyorlardı. Stalin'in oğlu, kenefi leş gibi bırakıp çıkma alışkanlığındaydı. İngiliz subaylar,
Sayfa 267
İnsanlık
Sabahattin Ali, Aydın Ortaokulunda Almanca öğretmenliğine atandığında solculuktan fişlenmişti, polis takibindeydi. İstanbul'dan Aydın'a bir dönüşünde, trenden inince bakmış, bir sivil polis takılmış hemen peşine. İki valiz taşıyan Sabahattin Ali biraz yürüyünce durmuş, polise şöyle demiş: "Nasıl olsa eve kadar peşimden geleceksin, hava da sıcak, bari şu valizin birini de sen taşıyıver." "Peki" demiş polis, "insanlık öldü mü?"
Sayfa 272
Nâzım'ın annesi Celile Hanım'la aşk ilişkisi dillere destan olmuşken Yahya Kemal genç Nâzım Hikmet'e ders veriyor evlerinde, şiirlerini elden geçiriyor.. İşte bu günlerden birinde Nâzım Hikmet eve gelen hocası Yahya Kemal'in paltosunun cebine bir mektup koyuyor: "Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz."
Sayfa 176
Gorki'den Dostoyevski'ye
Hulki Aktunç, Kemal Tahir'e bir gidişinde, "Çalışma masanızın arkasında Maksim Gorki'nin fotoğrafı vardı, şimdi o fotoğraf yok, niye?" diye sormuş. Kemal Tahir şöyle cevaplamış: "Çok önemli bir soru sordun, Maksim Gorki'yi severim, hâlâ seviyorum ama günün birinde şöyle düşündüm: Gorki olmasaydı dünya romanında çok büyük bir boşluk açılır mıydı, örneğin Dostoyevski olmasaydı dünya edebiyatında önemli bir boşluk açılırdı. Romanda bir çöküntü olurdu. Gorki olmasa bir boşluk açılır mıydı? Ben yine seviyorum onu ama duvara bir tek romancının portresini asacaksam o Gorki değil."
Sayfa 147
Reklam
"Başka nefes istemem"
Hüseyin Rahmi hiç evlenmeyişini şöyle açıklarmış: "Yattığım odada başka nefes istemem, sinirlenirim; bunun içindir ki misafirlikte de kalmam."
Sayfa 139
vasiyet
Hüseyin Rahmi hasta yatağında yatarken başucundakilere "Kedilerimi iyi doyurunuz" diyerek ölmüş.
Sayfa 138
Nasihat
Attila İlhan 1950'lerin sonunda çevresindeki genç şairlere "Cemal Süreya'nın peşine takılmayın" dermiş.
Sayfa 89
Şairlerin Hası
Turgut Uyar öldüğünde Cemal Süreya şöyle demiş: "Şairlerin hası öldü. Bence, Nâzım'ın ölümünden sonra şiirimizin en büyük kaybıdır."
Sayfa 85
Nâzım'ın Etkisi
Can Yücel, Cemal Süreya'ya şöyle demiş: "Nâzım Hikmet ortaya çıkmasaydı, Türkiye'nin en büyük komünisti Necip Fazıl olurdu."
Sayfa 81
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.