Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Çok Net!
Diyojen, “Erkekler ne zaman evlenmelidir?” diye soran birisine “Genç ise, henüz evlenme zamanı gelmemiştir. İhtiyar ise, vakti geçmiştir.” şeklinde yanıt vermiştir.
1 Stalin'in oğlu Yakov'un nasıl öldüğünü ancak 1980 yılında The Sunday Times gazetesinde okuyabildik. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlara tutsak düşen Yakov, bir grup İngiliz subayıyla birlikte bir kampa konulmuştu. Aynı kenefi paylaşıyorlardı. Stalin'in oğlu, kenefi leş gibi bırakıp çıkma alışkanlığındaydı. İngiliz subaylar,
Sayfa 267
Reklam
İnsanlık
Sabahattin Ali, Aydın Ortaokulunda Almanca öğretmenliğine atandığında solculuktan fişlenmişti, polis takibindeydi. İstanbul'dan Aydın'a bir dönüşünde, trenden inince bakmış, bir sivil polis takılmış hemen peşine. İki valiz taşıyan Sabahattin Ali biraz yürüyünce durmuş, polise şöyle demiş: "Nasıl olsa eve kadar peşimden geleceksin, hava da sıcak, bari şu valizin birini de sen taşıyıver." "Peki" demiş polis, "insanlık öldü mü?"
Sayfa 272
Nâzım'ın annesi Celile Hanım'la aşk ilişkisi dillere destan olmuşken Yahya Kemal genç Nâzım Hikmet'e ders veriyor evlerinde, şiirlerini elden geçiriyor.. İşte bu günlerden birinde Nâzım Hikmet eve gelen hocası Yahya Kemal'in paltosunun cebine bir mektup koyuyor: "Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz."
Sayfa 176
Gorki'den Dostoyevski'ye
Hulki Aktunç, Kemal Tahir'e bir gidişinde, "Çalışma masanızın arkasında Maksim Gorki'nin fotoğrafı vardı, şimdi o fotoğraf yok, niye?" diye sormuş. Kemal Tahir şöyle cevaplamış: "Çok önemli bir soru sordun, Maksim Gorki'yi severim, hâlâ seviyorum ama günün birinde şöyle düşündüm: Gorki olmasaydı dünya romanında çok büyük bir boşluk açılır mıydı, örneğin Dostoyevski olmasaydı dünya edebiyatında önemli bir boşluk açılırdı. Romanda bir çöküntü olurdu. Gorki olmasa bir boşluk açılır mıydı? Ben yine seviyorum onu ama duvara bir tek romancının portresini asacaksam o Gorki değil."
Sayfa 147
"Başka nefes istemem"
Hüseyin Rahmi hiç evlenmeyişini şöyle açıklarmış: "Yattığım odada başka nefes istemem, sinirlenirim; bunun içindir ki misafirlikte de kalmam."
Sayfa 139
Reklam
vasiyet
Hüseyin Rahmi hasta yatağında yatarken başucundakilere "Kedilerimi iyi doyurunuz" diyerek ölmüş.
Sayfa 138
Nasihat
Attila İlhan 1950'lerin sonunda çevresindeki genç şairlere "Cemal Süreya'nın peşine takılmayın" dermiş.
Sayfa 89
Şairlerin Hası
Turgut Uyar öldüğünde Cemal Süreya şöyle demiş: "Şairlerin hası öldü. Bence, Nâzım'ın ölümünden sonra şiirimizin en büyük kaybıdır."
Sayfa 85
Nâzım'ın Etkisi
Can Yücel, Cemal Süreya'ya şöyle demiş: "Nâzım Hikmet ortaya çıkmasaydı, Türkiye'nin en büyük komünisti Necip Fazıl olurdu."
Sayfa 81
Reklam
Narkissos'un Öyküsü
Narkissos'un, kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendisine öyle vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş.
Sayfa 13 - Öndeyiş
10084.
1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan nüfusu bir bütünlük içerisinde betimlemeye yarayacak sayım, kayıt ya da araştırma verisi yoktu. İlk nüfus sayımı 28 Eylül 1927’de gerçekleştirildi. Bunun öncesinde, nüfus sayımı için yapılan ilk resmi hazırlık, 1926 yılında İstatistik Umum Müdürlüğü’nün kurulmasıdır. Kurumun müdürlüğüne de Belçikalı bir istatistikçi olan Camille Jacquart getirilmiştir. O dönemde, yapılacak bu ilk sayıma gösterilecek hassasiyeti yansıtmak için, “Ne bir eksik, ne bir fazla” cümlesi de sloganlaşır. Ülke çapında mühim bir olaydır sonuçta. Aslında “nüfus” konusu artık dünya çapında artan bir öneme sahip. Paul R. Ehrlich’in “The Population Bomb” kitabını okuyunca bunu anlamak daha kolay. Ehrlich, krize dönüşecek nüfus konusunun boyutlarını her yönüyle anlatır. 70’li yıllarda, aşırı nüfus nedeniyle hepimizin yapay adalarda yaşayacağımızı söylemesi ise bir korku dalgasının yayılmasına neden olur. Neyse ki tahminleri doğru çıkmaz, ancak “nüfus” hassas bir konu olmaya devam ediyor. “Tüm insanlığı besleme savaşı sona erdi” diyerek başlıyor kitap. Bana kalırsa hâlâ devam ediyor.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
10028.
“Nihale” kelimesinden hoş bir kız ismi olacağını düşünmüşümdür hep. Tınısı bende tatlı bir his bırakan kelimelerdendir o. Anlamıyla hiç de uyuşmayan, sanki çok daha fazla ilgiyi hak ediyormuş da bahtına bu düşmüş gibi. Aynı kaderi paylaştığına inandığım pek çok kelime var üstelik. Şezlong, fıskiye, kerpeten, bigudi, hendese, farbala, reçine, şemsiye, jübile vb. Amerika’ya köle olarak götürülmüş Afrika kökenli siyahiler de benim gibi düşünmüş olmalı. Dillerini anlamadıkları “beyaz”ların emrinde köle olarak yaşarken duydukla/rı ve belli ki tınısını hoş buldukları İngilizce kelimeleri doğan çocuklarına isim olarak vermişler. Örneğin; Cup (bardak), Longway (uzun yol), Horseback (at sırtı), Fishing (balık tutmak), Drum (davul), Broom (süpürge) vb. Bu arada, siyahilerin, beyazların isimlerini ve hatta kendilerine doğuştan verilmiş asıl isimlerini o dönemde kullanma izni olmadığını unutmamak lazım. Dolayısıyla Elisabeth Pearson’ın Amerikalı siyahilerin isimlendirme geleneklerinin dramatik bir şekilde kölelikten etkilendiğini düşünmesi hiç de yanlış değil. Her ne kadar bugünün Amerikalı siyahileri, artık diledikleri ismi seçebilse de genellikle beyaz kültürün isimlerinden farklı isimleri tercih ediyorlar. Kendilerine ait bir isim kültürü oluşturmuş gibiler. Birkaç örnek: Ashanti, La’shante, Lucrisha, Shuverta, Mfon, Quentin, Keeyon, Q’J’Q’Sha, Kaijaffa vb. Çoğunun herhangi bir anlamı yok. Bu isimlerin arkasında yatan gerçekleri ortaya koymaya çalışan Bobby Cenoura da “Siyahilerin İsimleri Önemlidir” kitabında bu konuyu işlemiş.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
10003.
Stephen Hawking’in çocuklarına üç nasihatı: • Yıldızlara bakmayı hatırlayın, ayaklarınızın ucuna değil. • Çalışmaktan asla vazgeçmeyin, çalışmak insana anlam ve amaç verir, çalışmadan geçirilen hayat boştur. • Aşkı bulacak kadar talihliyseniz, bunun ender rastlanan bir şey olduğunu hatırlayın ve kıymetini bilin.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
10014.
• “Fiktif” ne demek? • Düşsel, uydurma, kurmaca, sanal, gerçek olmayan, var sayılan… Roman, hikâye, masal gibi edebî eserler için kullanılır. • Bu romanın kahramanları fiktif. • Fiktif bir karakter gibi sokaklarda geziniyorsun.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
34 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.