Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Araştırma - İnceleme - Mitolojiler

Profil
At ve Binicisi
At yalnızca insandaki hayvani olan değildir, aynı zamanda insanın sosyal bir hayvan oluşunu da simgeler. At bir sürü hayvanı olarak ait olduğu gruptan ayrılamaz, ona tabidir; oysa birey olma, kendi hakikat yolunu bulma, sürüden ayrılmakla, kalabalıktan kopuşla mümkündür. Binici "gitmek'', bir "hedefe ulaşmak" için bir bineğe ihtiyaç duyar. Nefs ehlileştirildiğinde kişiyi hedefe taşıyan bir binek olabileceği gibi, tersi durumda onu hedefinden uzaklaştırır. Hikayede kemalata erişme uzak bir hayal gibi görünse de binicinin (salik) bunun için önemli bir adım attığını, bunun için büyük bir cesaret gösterdiğini de gözden kaçıramayız. Burada asıl yolculuk atın üzerinde değil, ona hakim olmak üzere gösterilen gayrettir.
Stoacının reddettiği şey, gelecek ve geçmiş düşüncesi değil, bu düşüncenin uyandırabileceği tutkular, boş umutlar, boş pişmanlıklardır. Stoacı bir eylem insanı olmak ister, yaşamak ve eyleme geçmek için tasarılar yapması gerekir, eylemlerini öngörebilmek için de geçmişi göz önünde bulundurması gerekir. Fakat eylemin yalnızca şimdiki zamanda olması dolayısıyla, geçmişi ve geleceği yalnızca bu eylem için düşünmeliyiz, tabii bu düşüncemizin eyleme herhangi bir yararı olması ölçüsünde.
Pierre Hadot, İlkçağ Felsefesi Nedir?
Reklam
ruhsal alıştırmalar (Kendini Terbiye Eden Hayvan )
Eski Yunanistan'da filozof, bedenine biçim ve güç kazandırmak için alıştırmalar yapan bir atlet gibi ruhunu geliştirme ve dönüştürme gayreti içindeydi. Neredeyse bütün felsefe okulları riyazeti öneriyordu. Spartalı Khilon "Tutkuya hakim ol" diye tembihlerken, Miletoslu Thales de "Kendine hakim olmamak zararlı bir şeydir" demiştir. Atinalı Solon hiçbir şeyde aşırıya kaçmamayı, keder doğuracak hazdan uzak durmayı öğütlemişti. İngilizcede "züht" anlamına gelen ascetism kelimesi, Yunanca "alıştırma" anlamına gelen askesis kelimesinden gelir ve nefse hakim olmak için yapılan alıştırmaları ifade eder.
yenileyen ve yenilenen (Geyiğin Avı)
Boynuzları düzenli aralıklarla yenilenen geyik, dönemsel ve evrensel 'yenilenme'yi simgeleyen bir hayvandır. Bütün bu hikayelerdeki 'geyik tarafından avlanma' (bir mürşit tarafından irşat edilme, 'ölmeden önce ölme), avcının varlık kipinde değişikliğe yol açan bir dönüşümle yeni ve 'uhrevi' bir hayata geçişin başlangıcını oluşturur. İnsanoğlunun yüz binlerce yıl avlanarak hayatta kaldığını, hayvanlarla metafizik bir akrabalığa inandığını düşünecek olursak, bu hikayelerin tarihöncesi bir anlayışı yansıttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. O devirlerde hayvan, hayatın gizemini, dünyanın gizli anlamını ifşa eden olağandışı bir varlıktı.
Bu tür olayların gerçekten olduğuna kolayca inanılması, ayı postuna bürünüp ayıya dönüşen veya ayı tarafından kaçırılıp hamile bırakılan ya da büyük bir savaşçıyı dünyaya getiren kadın; bir dişi ayı ile genç bir adamın beraberliğinden doğan büyük reis gibi eski mit figürlerinin etkisiyle açıklanabilir ancak. Elbette hayvanla cinsel ilişki sık görülen bir olay değildi bu toplumlarda. Burada anlatılmak istenen, ayı ile insanın olağandışı ilişkisinin meyvesinin de ancak olağandışı, yani tanrısal bir çocuk olacağıdır. Bu çocuk, fizyonomisi bakımından olmasa bile ruhen melezdir. Bu melez, tanrı tecellisidir. Bu, sonucu hayırlı olsa da tekerrürü istenen bir şey değildir. Bunu ancak tanrılar ister; insanlara da bunu kabullenmek düşer. Böylesi bir olay insanlarda korku ve kaygı yaratır.
Sayfa 150
Doğu Sibiryalı bir Tunguz halkı olan Gilyaklar arasında da ayı, dinsel törenlerde baş yeri tutar. Yaşlı bir dişi ayı vurulup yavrusu büyütülür. Ayı yeteri kadar irileşince kafesinden çıkarılır ve köyün içinde dolaştırılır. Önce nehir kıyısına götürülür; bunun ailelere bol balık sağlayacağına inanılır. Daha sonra sırayla köydeki her evin içine sokulur, buralarda kendisine yiyecekler sunulur. Sonunda bir kazığa bağlanır ve oklanarak öldürülür. Başı kesilir ve süslenerek şölenin hazırlandığı masanın üzerine konur. Burada ayıdan özür dilenir ve ona tapılır. Bundan sonra eti kızartılıp yenir. Yemeğin ardından şarkılar söylenir, ayıların hareketlerini taklit ederek dans edilir.
Reklam
ayıyı teskin ve teselli etmek (Ayı: Hayvan Olmayan Hayvan)
Hayvanların totemler olarak işlev taşıdıkları Kuzey Avrasya ve Kuzey Amerika'da ayı, daima özel bir korku hatta saygı uyandırmıştır. Örneğin boz ayının ölüsü bir Tlingit obasına getirildiğinde, başı eve götürülür ve kartal tüyleri ve kırmızı boyayla süslenir. Onunla bir insanmış gibi konuşulur, ayının ruhunun ya da arkadaşlarının avcıdan intikam alması engellenmeye çalışılır.
Sayfa 131
Kadın, varlığımızın bütün çelişkilerini özetler: ( . . . ) evlilik insanları diğer hayvanlardan ayırır; hayvanlarsa tıpkı yeme biçimleri gibi rasgele, yerli yersiz çiftleşirler. Demek ki, kadın uygar yaşamın da işaretidir; üstelik ölümsüz tanrıçaların suretinden yaratılmıştır. Bir kadına bakıldığında Aphrodite görülür, Hera, Athena görülür. Bir anlamda güzelliği, büyüleciliğiyle, kharis'i ile yeryüzünde tanrısal bir varlıktır. Kadın insan yaşamının hayvansılığıyla tanrısal yönünü birleştirir.
Sayfa 119 - Jean-Pierre Vernant, Evren, Tannlar, İnsanlar, s. 65.
Toprak ve su karışımından, çamurdan yaratılmış kadın şeytani, hayvani özellikleriyle erkeğin karşıtı olarak çıkar karşımıza. Ne onunla ne de onsuz yapabilir erkek.
Sayfa 114
“Kilise Babaları yaşadıklar dönemler ve kiliseye katkılarından dolayı farklı gruplara ayrılabilir. Bunların ilki Havarisel Babalardır. Havarisel Babalar, İsa’nın 12 havarisinin görgü tanığı veya öğrencisi olmuş kişilerdir. Birinci yüzyılın sonunda ve ikinci yüzyılın başında yaşamış olan Klement, İgnatius, Polikarp ve Papias gibi isimler bu kategoridedir.”
Reklam
Baba Hayvanı
Freud, Hristiyanlıkta İsa’nın etinin ve kanının yenilip içildiği komünyon töreninin de eski totem yemeğini yinelediğini öne sürmüştür. Musevilik babanın diniyken, Hristiyanlık oğlun dini olmuştur. İsa totemci dönemde her oğulun yapmayı umduğu gibi onun yerini almıştır. Mesih ve kurtarıcı, totemci dönemdeki babayı yiyen oğuldu; her zaman babasına isyan eden ve onu “öldüren” kahramandı. Kahraman, babasına isyan etme cesaretine sahip ve sonunda onu mağlup eden kişidir.
“Aslında Kyzikos’a ait olduğu halde 13 Ocak 1949 günü Kapıdağı’nın Ormanlı köyünde eski bir yapının duvarlarında bulduğumuz bu mermer kabartmanın üst tarafı ve sol yanı kırılmış, figürleri fazlaca hırpalanmış olmasına karşılık eserin genel ifadesi ve güzelliği kaybolmamıştır.”
Ana Tanrıça Rhea, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Kybele, Kyzikos yöresinde de “Dindymene” adı ile anılıyordu. Onun toprağa dönük karakteri Demeter ve Kore’ye yakınlığı ile de belli olmaktadır. Kybele’nin kızı (ki Kore’nin annesidir) tarımın ve meyvelerin yani toprak ürünlerinin tanrıçası olan Demeter Kyzikos’da en sevilen tanrıça idi.
“Odysseus’un deniz yolculuğu için bir ölçüde Argo’nun serüvenlerinden esinlenilmiş olmalıdır.”
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.