bülbül yine mey’ustu; vatan virandı gülüm
uğrunda hayallerim bile yıprandı gülüm
Mecnun dahi Leyla’yı anmaz oldu yürekten
güzeller güzeliydi; hani sultandı gülüm
yaşamak, sonsuzluğu tattı avuçlarından
ölüm tomurcuklandı; kabir uyandı gülüm
bir kafdağı kalmıştı varlığından bihaber
seni görünce, o da tutuşup yandı gülüm
rüzgarı senin için öpüyor dudaklarım
bal rengine boyuyor yolları senin için
dehlizlerin dumanlı, küflü karanlığından
aydınlığa çekiyor kulları senin için
misk-ü amber kokuyor çölün kalbinde zaman
sim-ü zerle süslüyor kumları senin için
senin için ırmağa karışıyor denizler
can meyvesi kırıyor dalları senin için
ey imtiyazlı güzel, uyan derin uykudan
hatırla bülbüllerin divane olduğunu
dün sabah seni görüp çarpılmış gökte güneş
önce anlayamamış ona ne olduğunu
gönderince kalbime ışığını bu gece
bildim bütün aşkların bahane olduğunu
şimdi ben de garip bir haldeyim, biçareyim
şaşırdım ayın kime pervane olduğunu
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük…
Cemal Süreyya