Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Günaydın. Bir şeylerin yokluğunu bilmeden varlığını, nahoşluğunu bilmeden hoşluğunu idrak edemiyor insan. Kim bilir, yaşanan bazı meseleler değerini anlamamız içindir bir şeylerin. Makbule Aras, "Ne garip, insan da meyve misali, en olgunluğa ulaştığında toprağa düşüyor, hamken de kekre bir tat bırakıyor ağızda. Belki de o kekre tat var olduğu için olgun meyvenin tadını beğeniyoruz." der ve ekler: "Zıddıyla anlam kazanıyor her şey." Yokluğun da nahoşluğun da kıymeti buymuş sevgili okur. Var olun.
Günaydın. Bunca fenalığın içinde en büyük dert en büyük bela yine bir başkasıdır. Üzerimize yıkılan binaları da insan yapmıştır, çocukları öldüren silahları da. İnsan!.. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde geçer: "Şu hakikati kendi hayatım bana öğretti: İnsanoğlu insanoğlunun cehennemidir. Bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. Fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz." Uzak durmalı, sevgili okur. Cehennem gönüllü insanlardan uzak durmalı. Var olun.
Reklam
Günaydın. Pişmanlık fena. Bunun bir yasa dönüşmesi daha da fena. İnsan buna bir kere düştü mü... Kaya'nın aynı kitabında geçer: "Uzun yıllar kendimin yasını tuttum. Olabileceğim hâlde olmadığım insanın, yapabileceğim hâlde yapmadığım şeylerin yasını." Aman, sevgili okur. Hayatta yeni bir sayfaya her zaman yer vardır. Var olun.
Günaydın pasajı
"Çöl yağmuru özlemez, çöldür o çünkü. Bunu anlasan bile yeterli." Çölün yağmuru düşlediği kocaman bir kuruntudur sevgili okur. Olanı olduğu gibi kabul etmeli yahut gitmeli.
Günaydın. Hiçbir şeyden haberi olmayanlar ne mutlu. Ne dünya ne memleket! Olan düşünene, meseleleri dert edene oluyor. Bıçakçı o meşhur kitabında, "Çaresizlik mi diyorsunuz?" diye soruyor ve ekliyor: "Bizim en büyük çaresizliğimiz, aklımızın hâlâ başımızda olması." Öyleyse delireceğiz sevgili okur. Şöyle, doyasıya hiçbir şeyi dert etmeyen güzel bir delirmeye hasretiz. Bu da bizim çaresizliğimiz.
Bir yudum güzel kitap
Günaydın. "Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün / Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün / Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim." Bir Ülkü Tamer şiiri gibi olsun günümüz sevgili okur. Serin, mavi! Var olun.
Ülkü Tamer
Ülkü Tamer
💫
Reklam
Günaydın. İnsanın zaman zaman yaraları ile tuhaf bir ilişkisi oluyor: Bitsin istiyoruz, kabuk bağlıyor mesela fakat kaşımaya devam ediyoruz. Bilerek. Ne tuhaf. Afşar Timuçin, "İyileşen yaraya ikide bir dokunmanın ne anlamı var?" diye bu yüzden sitem eder. Bu eziyeti ne kendimize ne bir başkasına yapmalı sevgili okur. Yaralar yaşandığıyla kalmalı. Var olun.
Günaydın. Bir gürültüdür ki susmak bilmiyor. İnsanın ta içinden, kıyamet gibi bir ses. Mustafa Çiftci şöyle anlatıyor öyküsünde: "İnsanın içinde bir ses varmış öğrendim. O ses hiç susmazmış öğrendim. O ses kadar hain bir şey yokmuş öğrendim." Yaşananlar yaşandı, olanlar oldu sevgili okur. Bir çare yoksa, susturun bu sesleri. Hayat kısa. Var olun.
Günaydın. Ne tuhaf bir çağa denk geldik. Hiçbir şeyin kıymeti yok. Dostluklar da sevmeler de bir tuhaf. Üstelik buna itiraz edenler susturuluyor yahut yalnız bırakılıyor. Mizubayashi bir başka kitabında, “Dünyanın bu genel değişkenliği içerisinde insan; devamlılığı, sadakati, duyguların sürekliliğini arzuluyor,“ der. Kime ne derse desin sevgili okur. Biz insana yaraşır arzuları, insana yaraşır hisleri yaşatmalıyız. Var olun.
Günaydın. Bu çağda kimse açık değil. Hep bir oyun hep bir karmaşa hem bir yarım bırakma. Hikâyeler de yarım, dostluklar, ilişkiler de. İnsan neyin bitip neyin bitmediğini, neyin iyiye gidip neyin gitmediğini bir türlü anlayamıyor. Marguerite Duras, "...yitirmek istemiyorsam, özgür bırakmak zorundayım." diyor Sevgili'de. Bu belirsizlik çağında kendinize de karşınızdakine de yapacağınız en büyük iyilik açık olmak ve onu özgür bırakmaktır sevgili okur. Dönecekse de, sevecekse de, yitirilip gidecekse de herkes kendi bilir. Yetmedi mi? Var olun.
203 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.