"Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur. Ve gönül Tanrısına der ki: - Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden!
Size dua eden insanların, ahını alacak raddeye getirmeyin ...!
O ah sizden çıkmazsa evladınızdan ondan da çıkmazsa torununuzdan çıkar ...
Rabbimin adaleti çok büyük,yarına kalır da yanınıza kalmaz ...
Bir zamanlar bir şehrin girişinde yaşlı bir adamcağız otururmuş. Onu tanımayan bir yabancı yanına gelip sormuş:
“Bu şehre ilk gelişim; burada yaşayanlar nasıl insanlardır?”
İhtiyar soruya soruyla karşılık vermiş: “Senin geldiğin yerdeki insanlar nasıldır?”
Yabancı demiş ki, “Bencil ve kötü. Zaten o yüzden buraya geldim.”
İhtiyar ise şöyle demiş, “Burada da aynı öylelerini bulacaksın!”
Bir süre sonra bir başka yabancı gelip bizim ihtiyara sormuş:
“Buraya yeni geldim, söyle bana ihtiyar burada yaşayanlar nasıl insanlardır?”
İhtiyar ona da aynı cevabı vermiş:
“Söyle bana ahbap, senin geldiğin yerdekiler nasıldır?”
Yabancı cevap vermiş:
“İyi ve misafirperverdirler. Orada çok dostum vardı ve orayı zor bırakıp geldim.”
İhtiyar şöyle demiş:
“Burada da aynı öylelerini bulacaksın.”
Az ötede develerini sulayan bir çerçi konuşmalara kulak misafiri olmuş. İkinci yabancı uzaklaşır uzaklaşmaz bizim ihtiyarın yanına gelip sitemkâr bir eda ile şöyle demiş:
“Aynı soruya nasıl olup da tamamen farklı iki cevap verebiliyorsun?”
Bizimki demiş ki:
“Çünkü herkes yüreğinde kendi dünyasını taşır. Dünyaya yönelik bakışımız, dünyanın kendisi değildir; bizim algıladığımız hâliyle dünyadır. Bir yerde mutlu olan insan her yerde mutlu olacaktır. Bir yerde mutsuz olan da her yerde mutsuz.”