d

Diğer İnançlar - Mitolojiler

0 üye
Buda’nın kıssadan hissesi şöyle: “Elbette sapkınlar sürüsü, keşişler, Brahmanlar ve gezgin dervişler sapkınlıklarıyla hastadırlar. Sapkınlıklarından memnundurlar, sapkın görüşlerinin dayanaklarıyla hareket ederler ve kördürler, gözleri yoktur: İyiliği, kötülüğü, doğruyu, eğriyi bilmezler, birbirleriyle tartışır, gürültü çıkarır, çekişir ve dillerinin kamalarıyla birbirlerine vururlar; şu doğru bu yanlış, şu yanlış bu doğru deyip dururlar”.
İmge YayıneviKitabı okudu
Eskiden temel sorun insanın doğal çevresi karşısındaki doğaüstü niteliğiyken, Aziz Thomas Aquinas’in “insanın doğal bilgisinin üstünde olan” ve dolayısıyla “Tanrı insanın düşünebildiği Tanrıdan çok daha yücedir” sözleriyle dile getirilen yüce dinlerin kutsal kaynağı olarak görülen mitolojik temaların evrensel olduğu ve bu doğaüstü motiflerin bir tek geleneğe ait olmadığı, tersine insan türünün dinsel söyleminin ortak olduğu ortaya çıkınca, ‘ortodoks’ ve ‘kafir’, ‘yüce’ ve ilkel’ arasındaki gerilim şimdilerde kendiliğinden ortadan kalktı.
İmge YayıneviKitabı okudu
Reklam
Artık daha önemli sorunlar, insanı yakından ilgilendiren konular öncelik kazandı; ilkin ölüm ve diriliş, bakirenin doğurması ve yoktan yaradılış gibi mitoloji konularının, ilkel ‘hurafelerin’ kalıntıları olarak mantık gereği yok sayılıp sayılmayacağı ya da tersine, aklın kavrayışının ötesinde (aşkın simgeler olarak) gücünü koruyan değerler diye yorumlanıp yorumlanamayacağı; ikincisi, ruhun kendiliğinden işleyişinin ürünü olarak dünyanın çeşitli yerlerinde bağımsız olarak mı göründükleri (koşut gelişim kuramları) yoksa belirli zaman ve kişilerin icatları olarak eski göçler ya da daha sonraki ticari ilişkilerle mi yayılmış olması gerektiği (yaydım kuramı) konulan önem kazandı.
İmge YayıneviKitabı okudu
1. PROTO-NEOLİTİK: İÖ y. 7500-5500
Toplumda yaşanan kökten dönüşümün ilk aşaması, Dorothy Garrod’un Filistin’de Karmel Dağı denilen yerdeki mağaralarda 1920’lerin ortalarında yaptığı bir dizi keşifle ortaya çıkarıldı. Onun bulduğu eserlere benzer eserler o zamandan beri Mısır’da Helvan kadar güneyde ve Beyrut, Yabrud kadar kuzeyde, Irak Kürt dağlarına kadar doğuda da keşfedildi. Bu sanayi şimdi arkeologlarca Natufian diye adlandırılıyor ve İÖ 8000-5000 yılları arasında bu bölgelerde ortaya çıkmış olmalı. Tarihleme halen kesin değil.
İmge YayıneviKitabı okudu
1. PROTO-NEOLİTİK: İÖ y. 7500-5500
Belirsiz biçimde tanımlanan bu döneme proto-neolitik diyebiliriz, gelişim aşaması da ‘geçici toplayıcılık’. Bulunan malzemeden son dönem paleo-mikrolitik türde zengin çakmak taşı ve kemik kırıntılarıyla, henüz köyler kurmamış, ama yine de bazı tahıl türleri tüketen avcı kabileler grubuyla karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır. Buluntular arasında çok fazla sayıda taştan yapılma orak ağızları vardır ve bunlarla hasat yapıldığı görülmektedir. Sayısız domuz, keçi, koyun, öküz ve benzerleri kemikler bize Natufianlıların hayvanları evcilleştirmemiş bile olsalar sonradan bütün gelişmiş kültürlerin önde gelen evcil hayvanlarını oluşturacak olan türleri tükettiklerini göstermektedir. Yaşam biçimleri, toplayıcılıkla tarımcılık arasındaki geçiş dönemindedir.
İmge YayıneviKitabı okudu
Tarımcıların temel sanatlarının kökeniyle ilgili arkeolojik sorunun özü gene de yanıtlanmadan duruyor. Yakındoğu gerçekten tarımcılık ve hayvancılığa doğru ilk adımın atıldığı yer mi yoksa yalnızca başka bir yerde geliştirilen fikir ve öğeleri benimseyen göçebe avcıların oluşturduğu çevre kültürünü yansıtıyor? Son yıllarda güç kazanan bir görüşe göre son olasılık daha kuvvetli. Bu varsayıma göre ilk tarımsal üretim, sebze dünyasının yalnız yiyecek değil giyecek ve barınak da sağladığı ekvatoral bölgede olmalı. Aynı biçimde insanın zihninde yaşam mucizesine modellik eden büyüme ve çürüme, çiçeklerime ve tohum, ölüm ve yaşamın tek, yüce biçimde devamlılık taşıdığı, bozulmaz bir dönüşüm olarak benimsendiği bölge de burasıdır.
İmge YayıneviKitabı okudu
Reklam
47 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.