d

Din Felsefesi

2 üye · 1 yeni gönderi
İnançlar nasıl doğar?
İnançlar nasıl doğar?
İnsan denilen varlığın real-hayatı üç boyutlu bir zaman içinde geçer. Onun bu real-hayatı, kendisini içinden çıkılması gereken durumlarla karşılaştırmaktadır. Bu durumlar çok kez onun anlayış ve kavrayış yeteneğini aşarlar. Böyle bir durumda çıplak realite, onun kaygısız ve tasasız yaşamasını engeller. Çünkü çıplak realitenin et­kisi çok kez yıkıcıdır; insanı umutsuzluğa sürükler. Halbuki insanın kalbi umutlarla doludur ve bu umutların sürebilmesi için insanın çıplak realiteye anlam vermesi; onu ideleştirmesi, yani değerlerle bezemesi gerekir. Bu anlamı verme ve ideleştirme onun hayatını çekilir bir duruma getirir. Çünkü umutsuzluk ve çıplak realite içinde insanın yaşamasına olanak yoktur. Fakat insan, umut-dünyasıyla birlikte bir inanma-dünyası içine girmektedir ve inanma, insanın varlık yapısına ait bir fenomendir. Çünkü insan, daima aynı zamanda inanan bir varlıktır. İnanma fenomeni, basit günlük hayatta başlar; derece derece yükselir ve sonrasında "transendental", doğa ve insanüstü bir varlığa inanmaya kadar yükselebilir.
Sayfa 23
Sentetik önermelerin hepsi, bir takım duyu algıları tarafından ampirik olarak doğrulanabilir olmak zorundadır ve analitik önermeler, dilin dışında olan gerçeklikler hakkında bilgi sunamazlar. Olgusal konular ya da bir gerçeklik hakkında bize bilgi sunulabilmesi için, önermenin sentetik ve bu nedenle de ampirik yoldan doğrulanabilir olması gerekir. İşte, teolojik önermeler bu alanın dışında kaldıkları için, bilişsel açıdan anlamsızdırlar.
Sayfa 27 - Mitra Yayınları
Reklam
Talmud dediğimiz metinler bütünü, MÖ 5.yy'da ve sonra sında, Ezra gibi rahiplerin, Museviliği dünyevi bir inanç olmaktan çıkarıp uhrevi bir hale getirmek istemeleriyle, yani yorumlama ihtiyacı duymalarıyla oluşmuştur ve Talmud, yaklaşık 1000 yıl boyunca yazılmaya devam edilen, sürekli ekleme-çıkarma yapılan bir külliyâttan meydana gelmektedir. Temelde Babile ve Yerushalime ait iki büyük Talmud vardır ve Talmud, kelime anlamı itibarıyla "Öğrenmek" demektir İçinde de Mişna, yani "Öğreti" ve Gemara, yani "Tamamlanma" gili bölümler bulunur. Mişnada Tevrat'tan çıkarılan bazı bölüm ve emir ler varken Gemara ise bunların bir tefsiri, bir izahı görevini görür. Bütün bunlarla beraber, Midrash yani Araştırma dediğimiz ayrı bir tefsir türü de, dinin temelini oluşturur. Midraşlarda bir Halahha, yani "kabul gören" anlamında hukuk bölümü, bir de Haggada yani "söylence dediğimiz öyküler, efsaneler ve mitoslar bulunur. Ama bütün bunları rağmen Talmud, bir kutsal kitap değildir. Daha ziyade İslâm hadisleri gibi ek bir kaynaktır.
Sayfa 82 - Mitra Yayınları
Çünkü hiçbir tanım ve kavram tarafından sarmalanmayan bir varlığın -veya yokluğun, artık her ne ise- üzerine düşünmek dahi saçmadır ve bu emekler bizi her daim aynı kapıya çıkaracaktır: Bilinmezliğe.
Sayfa 27 - Mitra Yayınları
"Hiçbir şey bilmediğini varsayan sahte alçakgönüllülük, çoğu zaman her şeyi bildiğini varsayan sahte gurur kadar tehlikelidir. Akıl ve İnanç alanlarının kapsamı, bilgimizin ve cehaletimizin sınırları açıkça belirlenmelidir, aksi takdirde kendimizi dogmatizme dogmatik bir biçimde itiraz ederken ve aklın değersizliğini kanıtlamak için akıl yürütürken bulabiliriz."24
Sayfa 21 - Mitra Yayınları | 24: Henry Longueville Mansel, "The Limits of Religious Thought: Examined in Eight Lectures", New York, 2009 [1867], Cambridge University Press, s.16
Agnostik tavır bilim değildir elbette ama bilim karşıtı olduğunu söylemek için de gerçekten cahil olmak lazımdır. Zira Huxley'in de açıkladığı üzere, bilimsel yöntemin nesnesi yalnızca fenomenlerdir. Yani görünen dünya ya da basit tabiriyle maddenin yapısı ve bilimsel yöntem, fenomenlerden yalnızca nesnel bir biçimde bilgi elde etmek için kullanılabilir. Bunun yoluysa fenomen hakkında mantıksal bir dayanak bulmaktır. Mantıksal dayanağı olmayan bir önerme, bilim-dışı bir önermedir ve bilim-dışı önermeler, insanın bilgisini aşmaktadırlar, çünkü mantığı da aşmaktadırlar. Sözgelimi daire şeklinde bir üçgene dair bir bilgiye sahip olmamız imkansızdır, zira bu hem mantıken hem de fizîken mümkün görünmemektedir. Kişi, böyle bir objeye "iman ettiğini" söyleyebilse de, böyle bir objeyi "bildiğini" söyleyemez.
Sayfa 38 - Mitra Yayınları
Reklam
672 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.