Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
İnanç ve din pratiği uygulamasının kişi üzerinde ne gibi psikolojik etkileri olur? İnanç ve ibadetlerin gereklerini yerine getiren ve böylelikle kutsalla ilişki kurduğuna inanan bireylerin aynı zamanda davranışlarında ve toplumsal ilişkilerinde pozitif bir yönelime sahip olmaları beklenir. Yani kişinin kutsal alanla pozitif ilişki kurması, çevresi ile de aynı paralelde ilişkiler geliştirmesi daha muhtemeldir. Bu yönelim kişiyi daha iyi bir insan yapar ve ona toplum için yararlı olma motivasyonu sağlar. Böylece kişi kendisini hem yatay hem dikey bir ilişki içinde hisseder. Kendisini değerli görür. Bu değerli olma duygusu ona ruhsal tatmin sağlar ki, zaten psikolojinin hedefi de insanların psikolojik tatmin sağlayarak mutlu olmalarıdır. (Psikoloji Sohbetleri)
Dinî algıyı belirleyen psikoloji nedir? Dinî algı iki türlü belirir. Birincisi öğrenilmiş öğeler sonucunda ortaya çıkar. İkincisinde ise yine öğrenilmiş öğelerden hareket edilir, ancak bireysel tecrübeler de devreye girer. Taklidî iman ve tahkikî iman tanımlamaları bu iki algı türünü açıklayabilir. (Psikoloji Sohbetleri)
Reklam
Korku kaygıya dönüştüğü anda kişinin tüm hayatını, hatta inanç hayatını da olumsuz etkiler. Aşırı kaygı, örneğin ölüm kaygısı, Allah’ın rahmetinden ümit kesmenin bir göstergesidir. Bu da inanç dairesi içerisinde küfre yakın bir noktada bulunmaya işaret eder. Bizim inancımızda Allah’ın rahmetinin gazabını aştığına inanılır. Dolayısıyla ümit her zaman korkunun üstünde olmalıdır. (Psikoloji Sohbetleri)
Dinin doğru anlatımında psikolojinin yeri nedir? Din histir, duygudur. Benim bir din tarifim var; “Var olduğunu düşündüğümüz kutsal alanla bizi ilişkilendirdiğini hissettiğimiz sistemdir” şeklinde tanımlıyorum dini. Burada anahtar kavram ‘hissetmektir’. Dinin anlatımını, öğretimini bu anahtar kelime üzerine kurarsanız birçok şeyi halletmiş olursunuz. (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ali Köse) (Psikoloji Sohbetleri)
İnancın hastalığı yenme aşamasındaki etkisi nasıldır? İnanç hastalıkları yenmede bir güç olabilir. Bu konuda özellikle ABD’de yapılan araştırmalar mevcuttur. Özellikle ölümcül hastalıklara yakalananlar üzerinde yapılan araştırmalar inancın böyle bir gücünün olduğunu gösteriyor. Ancak ben, inancın bu konudaki en önemli gücünün insanlara hastalığı kabullendirmesi ve hastalıkla yaşamayı öğretmesi olduğunu düşünüyorum. İntiharları engelleyen de aynı güç olmalı… Bu dönemlerde sığınma ihtiyacı daha fazla olduğundan mı tesiri daha güçlü oluyor? Evet, sığınma hissi daha yoğun yaşanıyor. Bu hissi yönelteceğimiz varlık ise Kâdir-i Mutlak olmalı. Zaten insan hastalık, travmatik tecrübe, kaza geçirme vb. durumlarla karşılaşınca ahiret hayatına yoğunlaşma ihtiyacı hissediyor. Hayatın, varlığın, varoluşun sorgulanması böyle durumlarda daha net sonuçlar doğurabiliyor. (Psikoloji Sohbetleri)
Peki inanç ile hayat arasında nasıl bir bağ vardır? İnanç, hayatı anlamlandıran bir araçtır. En temel bağ budur bence. Alman asıllı Amerikalı çağdaş Sosyolog Peter Berger’in Homeless Mind (Evsiz Zihin) başlıklı bir teorisi var. Çok hoş bir teoridir. Berger, ahiret inancı, metafizik inancı olmayan insanları evsiz insanlara benzetir. Bizler her sabah evimizden çıkıp günlük hayatımızın gereklerini yaparız, akşam olunca da eve döneriz. Gün içindeki tüm yapıp ettiklerimiz akşam eve döneceğimiz için anlamlıdır. Oysa evsiz kişinin gün içindeki eylemlerinin böyle bir anlamı yoktur. Dünya hayatı da tıpkı böyledir. Ahirete inananların dünya hayatları tıpkı evi olan insanların gün içindeki hayatları gibi anlamlıdır. İnanmayanların durumu ise evsiz insan gibidir. Yani onların zihinleri, ruhsal yapıları evsiz insanın durumu gibidir ki, bu da psikolojik rahatsızlıklara neden olabilir. (Psikoloji Sohbetleri)
Reklam
Din ahlâkın en temel kaynağıdır. Dinin dışlandığı seküler bir ahlâk olgusunun varlığı da düşünülebilir; ancak dinden uzak bir ahlâkın en büyük motive edici unsuru eksik demektir, sürekliliği kaybolmuştur. Dinin belirlediği ahlâk sabittir. Ama seküler paradigmaların belirlediği ahlâkta değişmeler olabilir, nitekim olmaktadır da. Bugün bunun en belirgin hissedildiği alan özgürlük olgusunun sınırlarının çizilmesiyle alâkalıdır. Amerikalı sosyolog Daniel Bell’in bu konuda çok güzel bir benzetmesi vardır. Bell, sınırsız özgürlüğü atlıkarıncaya binen insanlar örneğiyle açıklar. Lunaparkta insanların atlıkarıncaya bindiğini hayal edin. Sürekli dönen ve dönerken zevk alan insanları gözünüzün önüne getirin. Bu insanlar bu dönme halinden zevk alırlar, zevk çığlıkları atarlar. Ama bir şeyler ters gider ve atlıkarıncayı döndüren makine bozulur. Makinenin başındaki kişi atlıkarıncadakilere şöyle seslenir: “Makine bozuldu, atlıkarıncayı durduramıyorum.” O kişiler için biraz önce bir zevk olan dönme hali o andan itibaren bir işkenceye dönüşür. Sınırsız özgürlük peşinde koşan modern insan motoru bozulmuş atlıkarınca üzerindeki insan gibidir. Sınırsız özgürlük duygusu insana mutluluk getiren değil, ıstırap veren bir hale dönüşebilir. (Psikoloji Sohbetleri)
Din, sığınılacak en büyük limandır. Elbette kaybedilen şeyi geri getirmek mümkün değildir, ama acı çekenin gözünde onu değerli hale getirmek mümkündür. Teselli de bu değil midir zaten? Bunu başaran en iyi müessese dindir. (Psikoloji Sohbetleri)
Dua Tanrı’yla kurulan doğrudan bir ilişki durumudur. Kişinin, Yaratan’ın kudretini ve kendi acziyetini idrak ettiği bir andır. Ama aynı zamanda kişiye yalnız olmadığını, kendisini dinleyen, derdini anlatacağı bir varlığın olduğunu hissettiren mekanizmadır dua. Bireyin seküler dünyada kutsalla olan bağlantısını tazeleyen ve dünyanın sıkıntılarına karşı bir sığınak olarak düşünülebilen kutsala açılan bir kapıdır. O kapının açık olduğunu hissetmek insanı her şeyden fazla rahatlatır. (Psikoloji Sohbetleri)
Sizin Müslüman olan İngilizler üzerinde çalışmanız var. Buradaki ihtidanın psikolojik dinamikleri nelerdir? Din değiştirmenin iki temel dinamiği vardır; birincisi entelektüel, diğeri duygusaldır. Birincisinde insanlar bir diğer dinin entelektüel yönünden, doktrinlerinden, prensiplerinden zihinsel anlamda etkilenirler. İkincisinde ise, bu etkilenme duygusal düzeyde gerçekleşir. Bence Müslüman olanlarda bu ikisi birlikte bir işlev görüyor. Bireyler yaşadıkları bir travmayı aşmak üzere bir arayışa giriyorlar ki, Batı’da bu travma genelde boşanmayla sonuçlanan ailevi problemlerden kaynaklanıyor. Bu insanlara İslam toplumunun ailevi değerleri, kültürel dayanışma olgusu ve İslam’ın bu alanda getirdiği prensipler hoş görünüyor ilk adımı atarken. Bir mühtedi bana “Kur’ân’ı ilk okuduğumda birisi yıllardır beni gözlüyormuş da, yaptığım pislikleri not ediyormuş hissine kapıldım” demişti. İslam’la ilk temaslar genelde kitaplardan çok Müslümanlarla geliştirilen arkadaş ilişkileriyle gerçekleşiyor. (Prof.Dr. Ali Köse, Psikoloji Sohbetleri)
Reklam
Batılıları en fazla etkileyen şeylerden birisi de İslam’da din sınıfının olmaması. “Nasıl Müslüman olabilirim, Müslüman olmak için ne yapmam gerekir?” diye sorduklarında, “Kendi kendine şahadet getirmen yeterlidir” denilince şaşırıyorlar. Çünkü Hıristiyanlıkta veya Yahudilikte alıştıkları kalıbın dışında bir şey bu… Dinin Allah’la kul arasında bir şey olduğunu öğrenmek, İslam’a girmek için bir din adamının onayının gerekmediğini öğrenmek vaftiz veya günah çıkarma gibi mekanizmalara aşina insanlar için çok şaşırtıcı oluyor. Dahası, Hz. İsa’nın, Hz. Musa’nın peygamber olarak kabul edilmesi onları rahatlatıcı en önemli unsurlar arasında yer alıyor. (Psikoloji Sohbetleri)
Dinin iyileştirici gücü nedir ve nasıl tesir eder? Din içselleştirilerek yaşandığı takdirde insanın hayatına anlam duygusu katar. Bu duygu sayesinde kişi hayatın zorluklarıyla başa çıkabilir. Ayrıca bu duygunun sağladığı psikolojik rahatlık gerek fizyolojik, gerekse ruhsal sağaltım sürecinde olumlu bir katkı yapar. (Psikoloji Sohbetleri, Prof.Dr Ali Köse)
Din psikolojisi uzmanı kimliğinizle vicdan ve iç sesi de yorumlar mısınız? Vicdanın iki yönü olabilir. Birincisi, bizim doğuştan sahip olduğumuz ve ruhumuzun derinliklerinde barındırdığımız en temel insani yönümüzdür. İkincisi ise o katmanın üzerine bina ettiğimiz ve çocukluktan itibaren kültürel olarak şekillendirdiğimiz daha üstteki katmanda yer alan boyuttur. Asıl olan daha derindekine ulaşmak, onun sesini duyabilmektir. Evrensel vicdan da budur. Bize Tanrı’nın seslendiği noktadır orası. Kültürel olarak oluşturduğumuz vicdan ise yapaydır. Onun içindir ki, bir kültürde vicdansızlık olarak tanımladığımız bir eylem bir başka kültürde normal bir eylem olarak tanımlanabilir. (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ali Köse) (Psikoloji Sohbetleri)
İbadetten maksat kulun Yaratıcıya ulaşmasıdır diyebilir miyiz? Evet, dua ve ibadette amaç kulu Yaratıcıya yakınlaştırmaktır. Belki burada konuyu anlamak bakımından “Allah’tan korkmak” kavramını anlamaya ihtiyaç vardır. Allah’tan korkmak aslında Allah’a saygı duymaktır. Onun yaratıcılığını onaylamak demektir. İslam dininde “Allah’tan başka ilah yoktur ve Hz. Muhammed onun kulu ve elçisidir’’ sözünün ilk iki şart olarak sunulması anlamlıdır. Mensup olduktan sonra Yaratıcının koruması ve güveni altına girilir. Kurallara saygı duymak, yoğun sevginin veya Yaratıcının sevgi ve rızasını kaybetmekten korkmanın bir sonucudur; tıpkı bir bebeğin bir şeyden korkup annesine sığınıp rahatlaması gibi… İnsan da yaşadığı olaylar ve musibetler karşısında her şeyi bilen, gücü her şeye yeten, her şeyin kontrolü elinde olan, kalbinden geçen her hatırayı dahi işiten, şahdamarından daha yakın olan bir güce inandığını hissetmelidir. Bunu başardığında kişi huzur ve güvenin verdiği içsel hoşluğu ve esenliği yaşar. (Prof.Dr Nevzat Tarhan, Psikoloji Sohbetleri)
Süleymaniye Camiinin inşaatında çalışan bir işçiye “Ne iş yapıyorsun? ” diye sorarlar. O “bir lira yevmiye ile çalışıyorum” şeklinde cevap verir. İkinci bir işçiye aynı soruyu sorduklarında işçi, “Dünyanın en büyük mabedinin inşaatında çalışıyorum” cevabını verir. Buradaki ikinci bakışta büyük bir vizyon vardır. Kişi Allah’ın isim ve sıfatlarını bilerek; onun ilim, irade, güç ve hikmetini düşünerek ibadet yaparsa beklenen içsel, sosyal ve manevi faydaları kazanmış olur. (Prof.Dr.Nevzat Tarhan, Psikoloji Sohbetleri)
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.