1918 Ekim'inde vurulup öldü. Vurulduğu gün bütün cephe sessiz sakindi gayet; öyle ki resmî tebliğler, batı cephesinde yeni bir hâdise olmadığı cümlesiyle yetindiler.
Yüzükoyun düşmüştü, toprakta uyur gibi yatıyordu; tersine çevirdikleri vakit fazla acı çekmeden ölmüş olduğunu gördüler.. Yüzünde öyle sakin bir ifade vardı ki, kaderine memnundu âdeta..
Beni bu yılların içinden geçiren hayat, ellerimde,gözlerimde hala. O hayatı yenebildim mi, bilmiyorum. Ama var oldukça, içimdeki o "ben" diyen şey, istese de istemese de, kendine bir yol bulmaya çalışacak o hayat..
Çok sakinim. İsterse aylar, yıllar gelsin daha; hiçbir şey vermem artık; artık benden hiçbir şey alamazlar. Öylesine yalnızım, öylesine bir beklediğim yok ki, karşılarına pervasızca çıkabilirim..
Bu hayat, bizi, düşünen hayvanlar haline getirdi, elimize içgüdü silâhını vermek için. Bizi vurdumduymazlıkla teçhiz etti; zihnimiz açık, şuurumuz yerinde olunca bizi kolayca ezen dehşete karşı koyalım diye.. Ruhumuzda arkadaşlık duygusunu uyandırdı, yapayalnızlığın uçurumlarına düşmeyelim diye.. Bize vahşilerin kayıtsızlığını bağışladı, her şeye rağmen, işin gerçek tarafını hissedelim de hiçliğin hücumuna karşı yedek kuvvet olarak saklayalım diye..