e

Edebiyat Roman Savaş

Bu hayat, bizi, düşünen hayvanlar haline getirdi, elimize içgüdü silâhını vermek için. Bizi vurdumduymazlıkla teçhiz etti; zihnimiz açık, şuurumuz yerinde olunca bizi kolayca ezen dehşete karşı koyalım diye.. Ruhumuzda arkadaşlık duygusunu uyandırdı, yapayalnızlığın uçurumlarına düşmeyelim diye.. Bize vahşilerin kayıtsızlığını bağışladı, her şeye rağmen, işin gerçek tarafını hissedelim de hiçliğin hücumuna karşı yedek kuvvet olarak saklayalım diye..
Sayfa 209 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Ben gencim, yirmi yaşındayım; ama hayat namına ümitsizlikten, ölümden, korkudan, bomboş bir sathiliği ıstırap uçurumlarına zincirlemekten başka bir şey bildiğim yok. Milletlerin birbirlerine karşı itildiklerini; susarak, cahilce, delice, uysal ve masum, birbirlerini öldürdüklerini görüyorum. Dünyanın en zeki kafalarının, silâhları ve sözleri, bu işleri daha ustaca yapmak, daha devamlı kılabilmek için icat etmiş olduklarını görüyorum. Bunu burda, karşı tarafta yaşımın bütün insanları, bütün dünya benimle birlikte görüyor; benim neslim bunu benimle birlikte yaşıyor..
Sayfa 202 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sessizlik genişliyor. Konuşuyorum, konuşmak zorundayım. Adama hitap ediyor, ona söylüyorum: "Arkadaş, ben seni öldürmek istemedim. Bu çukura bir daha atlayacak olsan, sen de akılsızlık etmediğin takdirde, yapmam böyle bir şey. Ama sen benim için önceden sadece bir tasavvur, bir karar uyandıran bir tertiptin; ben bu kombinezonu bıçakladım. Senin, benim gibi bir insan olduğunu ben ancak şimdi görüyorum. Ben senin el bombanı, süngünü, silahlarını düşündüm; karını, yüzünü, ortak taraflarını ben şimdi görüyorum. Affet beni arkadaş, biz bunları daima çok geç görürüz..
Sayfa 175 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Fakat aldığı her nefes, içine işliyor. Can çekişen bu adamın, bu saatler! Elinde görünmez bir bıçak, onunla boğazlıyor beni: zamanı ve düşüncelerimi..
Sayfa 174 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Fakat arkadaşlarımız öldüler; biz onlara yardım edemeyiz, onlar sükûna kavuştular.. Kim bilir, bizim başımıza neler gelecek daha; olduğumuz yere çöküp uyumak, yakut ne bulursak gövdeye indirmek, içmek, tütünümüzü tüttürmek istiyoruz; saatler bomboş geçmesin diye..
Sayfa 118 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Böylece bir askeri bahtiyar edecek iki şeye de bir anda kavuşuyoruz: İyi yemek, istirahat. Düşünülürse az bir şey. Daha bir iki sene önce ayıplardık, kendimizi. Ama şimdi memnunuz âdeta. Her şey alışmaya bakıyor, siperler bile..
Sayfa 118 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geçenler; hafta mı, ay mı, yıl mı? Günler sadece. Biz vaktin, can çekişenlerin renksiz yüzlerinde yanımızdan geçip gittiğini görüyoruz; biz içimize kaşık kaşık yiyecek tıkıyor, biz koşuyor, biz atıyor, biz vuruyor, biz öldürüyor, biz arda burda yere serili­yoruz. Biz halsiziz, körelmişiz; bizi ayakta tutan sadece, bizden daha perişanların bulunuşu..
Sayfa 114 - Everest YayınlarıKitabı okudu
İniltiler devam ediyor, insan sesi değil bu; insanlar bu sesi çıkaramazlar. "Yaralı atlar!" diyor Kat. Atların inlediklerini hiç duymamıştım, inanamıyorum adeta. Sanki dünyadır âh eden; canı yanmış yaratık; vahşetle, dehşetle dolu bir ıstıraptır bu inleyen!"
Sayfa 64 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Asker dediğin budur: Daima biri ötekine diş geçirir. Kötülük onların fazla güçlü olmasındadır sadece. Bir çavuş, bir neferin, bir teğmen bir çavuşun, bir yüzbaşı da bir teğmenin o derece iflâhını kesebilir ki, adam çıldırır sonunda. O da bunu bildiği için biraz biraz alışmaya bakar..
Sayfa 51 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Akılları erenler fakir, basit kimselerdi aslında. Bu gibiler savaşa bir felâket gözüyle bakarlarken, tuzu kuru olanlar sevinç­ten uçuyorlar, harbin herkeslerden önce asıl kendilerine zarar getireceğini hiç düşünmüyorlardı. Katczinsky, bunun okumuşluktan ileri geldiğini iddia eder; tahsil, insanı aptallaştırır, der..
Sayfa 28 - Everest YayınlarıKitabı okudu
122 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.