Anıların ötesine, düşlerin temeline kadar gidecek olursak, bize öyle geliyor ki, orada, o ön-bellekte hiçlik varlığı okşar, varlığın içine girer, varlığı bağlarından usulca özgür kılar. O zaman, kendi kendimize şunu sorarız: Olmuş olanlar, gerçekten oldu mu? Olgular, belleğin onlara verdiği değerlere sahip mi?