27 Temmuz 1884’te Bar-sur-Aube’da doğdu. Ortaöğrenimini Bar-sur-Aube’da tamamladı. Önce 1903-1905 yılları arasında Remiremont’ta Posta ve Telgraf İdaresi’nde, ardından 1907-1913 yılları arasında Paris’te Posta ve Telgraf İdaresi’nde çalıştı. 1912 yılında Matematik Bilimleri’nde yükseköğrenim diplomasını aldı. Ekim 1919’da ortaöğretim kadrosunda yer aldı, 1922 yılında felsefe, 1927 yılında da Sorbonne’da edebiyat doktoru unvanını aldı. 1930 yılında Dijon Edebiyat Fakültesi’nde felsefe profesörlüğüne başladı. 1940 yılında ise on dört yıl boyunca profesör olarak yer alacağı Sorbonne Bilim Felsefesi ve Tarihi Kürsüsü’ne girdi. Bilim Tarihi Enstitüsü yöneticiliği yapması da aynı yıllara rastlar. 1951 yılında Légion d’honneur nişanı ile ödüllendirildi.
Gaston Bachelard, 16 Ekim 1962’de Pariste öldü.
''Alev karşısındaki saygının gerçek temeli şudur: Çocuk elini ateşe yaklaştırırsa, babası parmaklarının üstüne cetveli indirir. Ateş daha yakmadan vurur. (..) Bu yüzden ateş önce bir genel yasaklama konusudur; bundan da şu sonuç çıkar: Toplumsal yasaklama ateş hakkındaki ilk genel bilgimizdir. (..) Babasından uzakta babası gibi tapmak ister, küçük
Mekanın Poetikası Gaston Bachelard tarafından yazılan ve mekanı imgesel yönüyle ele alan, on bölümden oluşan, yorucu ama okumaya değer bir eser.
Ev, evren, çekmece, dolap, kasa, yuva, kabuk, köşeler, minyatür, içtenlikli sonsuz büyüklük, dışarının ve içerinin diyalektiği ve yuvarlağın fenomenolojisi metinde bölümler halinde ele alınıyor. Mekana dair verilenler şiirlerden, metinlerden örnekler ile açıklanıyor.
Mekâna ilişkin merakınızı giderecek, mekanla ilgili araştırmalarınıza kaynaklık edecek başarılı bir eser. Bir çırpıda okuma açısından yorucu olabileceğini düşünüyorum ama sürece yaydığınızda keyif alacağınızdan eminim. Okuma sürecimde eserden beğendiğim alıntıları paylaştım. Paylaşamadığım daha nice güzel cümle var eserde. Tanışmak için geç kaldığım bir yazar diye düşünüyorum.
Merakla okunması temennisiyle, kitapla kalın...
İnsan ırkı zihninin denetimini bir türlü eline alamıyor. Ve görünen o ki hiçbir zaman da alamayacak. Ateş bizi çağırıyor.
Ateş o kadar güçlü bir şey ki insan ondan gözünü alamıyor. Bir şeye biat edilecekse bu ateş olmalı. Öyle de oldu çoğu zaman.
Her şey ateşe çıkıyor. Sevişirken de hissediyoruz ateşi ölmek üzereyken de. Ateş hem iyi hem kötü.
Ateş, iyi ki var.