Lauren Halse Anderson’ın "Hafızamın Keskin Bıçağı" kitabı, savaşın sadece cephede değil zihinlerde de sürdüğünü tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Ana karakter Hayley, savaş gazisi babasıyla birlikte travmanın gölgesinde yaşamaya çalışıyor. Babasının geçmişiyle, kendi hayatı arasında sıkışmış bir genç olarak hayatı sırtlanmak zorunda kalıyor.
Kitap boyunca hafızanın nasıl keskin ve acı verici bir şeye dönüşebileceğini unutmanın bazen bir savunma mekanizması olduğunu ama gerçek iyileşmenin yüzleşmeyle geldiğini hissediyorsunuz. Anderson’un dili sade ama etkili. Hayley’nin iç sesi oldukça gerçekçi ve zaman zaman mizah da barındırıyor bu da ağır temaları dengeliyor.
Özellikle PTSD (travma sonrası stres bozukluğu), bağımlılık, aile içi sorumluluk gibi konulara ilgisi olanlar için çok etkileyici bir kitap. Gençlik romanı kategorisinde olsa da duygusal yoğunluğu nedeniyle her yaştan okuyucuya hitap ediyor.
"Unutmak bazen kolaydır. Ama hatırlamak iyileşmenin ilk adımıdır."
Benim için oldukça sarsıcı ve dokunaklı bir deneyimdi. Anderson bir kez daha toplumsal ve psikolojik bir yaraya kalemiyle ışık tutmuş.
Çünkü özünde boşluk var. Bu insanlar, köksüz. Bir dine, bir geleneğe, bir toplumsal mirasa değil; akışkan, geçici, günübirlik sosyal medya trendlerine bağlılar. Ahlak, sabitlik ister; ama onların dünyası tamamen değişken. Bunun sonucunda:
Sorumluluk almak istemiyorlar.
Kendi kötülüklerini “özgürlük” diye meşrulaştırıyorlar.
Gerçekten iyiliği yapan insanlara bile düşmanlık besliyorlar ("iyiliğin bile bir çıkarı vardır" diyerek her şeyi itibarsızlaştırıyorlar).