"Hep gürültü ederiz
sevindiğimizde de,
üzüldüğümüzde de;
yüceldiğimizde de,
alçaldığımızda da;
eğlenmek istediğimizde de,
hüzünlendiğimizde de:
İşte, hep,
her susmamız gerektiğinde,
gürültü ederiz."
Mektepten çıktıktan sonra yegane düşüncem zengin olmanın çaresini aramak oldu. Uzaktan yakından miras falan ümidi yoktu. Ticaret ve teşebbüs de bizim işimiz değildi. Türkiye'de saadetin, yani servetin çıkacağı iki kapı vardı; ya baba, ya karı...
İyi tahsil gören her fakir genç gibi ben de "saadet zenginlikten başka bir şey değildir" hakikatine kanaat getirdim, iman ettim. Saadet insanlar için bir haktı. Hak ise kuvvetti. Kuvvetin ise hayatta maddeleşmiş timsali ancak paraydı.