Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
İşte bu çocukluğumun en tatlı, en sorunlu, en Kozmopolitik, en sıradışı, olduğu yıllarda, "kırmızı nokta" isimli bir sloganla tanışmıştık. Tutti Frutti isimli bir İtalyan yetişkin programı gece saatlerinde gösterilmeden önce televizyonumuz bir kırmızı hale geliyor, utanıyor, biraz mahcup anlatıyordu sonraki olacakları bize. Bizler daha buluğ çağına gelememiş delikanlı adayları olarak, yorgan altından yahut da parmak arasından izlemeye çalışırdık olan bitenleri.
Sayfa 277 - Yitik Ülke - 3.Baskı
Sadece askere gitmiş annelerin becerisi sanırdım o zamanlar ¦))
'80'lerin en ünlü sloganlarından biri, biraz fevri bir şahıs tarafından yumurtlandığı tahmin edilen "Dayak cennetten çıkmadır" adlı güzide atasözüdür. Daha sonraki yıllarda iyi bir şey olsaydı cennetten çıkarmazlardı diyerek müfredattan kaldırıldıysa da, dayak '80'lerde çocuk terbiyesinde olmazsa olmaz bir mefhumdu. Terbiyeli çocuk dayak yerken kaçmaz, annesini yormazdı. Kaçacak olursa bile menzilden çıkmaz ve güdümlü anne terliğiyle muhakkak şişlenirdi.
Sayfa 221 - Yitik Ülke - 3.Baskı - Nilüfer Özgeren
Reklam
"Sakallı Bebek" haberi(1987) ¦))
Seneler sonra internet üzerinden bulduğum o fantastik illüstrasyona bakınca halen ürperiyorum. Eğer 80'ler hakkında konuşacaksak ve es geçmememiz gereken bir şey varsa o da bu meşhur şehir efsanesidir.
Sayfa 134 - Yitik Ülke - 3.Baskı - Galip Dursun
O da Türkçülük akımına katılmıştı, hatta bir ara Turancılığa kadar gitmiş ve Turan adında bir de roman yazmıştı. Fakat gerçekte Halide Edip hiçbir zaman Turancı olmamıştır.
Sayfa 116 - Zekeriya Sertel, Türk OcaklarıKitabı okudu
Hamdullah Suphi, eski bir Osmanlı aydınıydı. Yaşayışı, düşünüşü, hareketleri hep Osmanlıcaydı. Türk Ocağı'nın başı olarak Türkçü görünür, fakat bunun gösteriş olduğu sırıtırdı. Zaten bütün hareketleri yapmacıktı. Nutuk söyler gibi konuşurdu. Ocak başkanı gibi değil aşiret reisi gibi davranırdı.
Sayfa 116 - Zekeriya Sertel, Türk OcaklarıKitabı okudu
Gazetelerin çoğu gibi Tasvir-i Efkâr da savaşa girişimizi kaçınılmaz bir şey gibi göstermeye çalışıyordu. Oysa savaşa girişimiz halk için ve imparatorluk için bir yıkım oldu. Önce bir kıtlık başladı bu kıtlık yıldan yıla arttı. Yıllarca çamur gibi kara ekmek başlıca gıdamız oldu. Geniş halk yığınları yiyecek bir şey bulamıyordu. Çocuklar sütsüz, hastalar ilaçsız, insanlar ekmeksiz kaldı.
Sayfa 112 - Zekeriya Sertel, Savaş, Kıtlık, YolsuzluklarKitabı okudu
Reklam
1975 sonlarında başlamıştı 12 Eylül, doğduğum günlerde ... Milli­yetçi Cephe hükümeti, sola karşı devletle işbirliği içerisindeydi. İlk hatırladıklarım, denizden kaptığım mikrobun belimde büyüttüğü çıbandan bedenimi temizleyişlerine dair. Ellerimi ayaklarımı ameliyat masasına bağlayıp 'neşter!' dediler. Sonrasında, avutmak için balonlar almışlardı. Türkiye'nin de elleri kolları bağlanmış, Türkiye'ye de neşter, Türki­ye'ye de kan kırmızı balonlar ...
Sayfa 18 - Yitik Ülke - 3.Baskı - Onur BEHRAMOĞLU
Baudelaire: "Sanat uzun, hayat kısa!" diye bağırmıştı. Aynı feryat, bugün, benim de içimden kopuyor. Ama hangi sanatkar, hangi şair bu elemi duymamıştır.
Sayfa 110 - Halit Fahri OzansoyKitabı okudu
Sonra... Hepsi bu kadar! Hayat bir çark gibi dönüyor... dönüyor ve insan mukadderatını öğütüyor, çiğniyor. Ayakta durabilenler bir zaman için bahtiyardırlar. Arkası o sonsuz karanlıktır.
Sayfa 110 - Halit Fahri OzansoyKitabı okudu
O zamanlarda edebiyata ilgi harikaymış!
Her neyse, o gece böyle bir edebiyat gecesi yapmıştık işte! Bu gecenin en orijinal bir özelliği de, iki kanadı açık oda kapısının dışındaki sofanın dibinde, aşağıdan yukarıya çıkan merdivenin trabzanı önüne konulmuş olan kafeslerdi. Bu kafeslerin arkasında, sanki mevlit dinlemeye gelmişler gibi, mahalle hanımları merdiven basamaklarına kadar omuz omuza yığılmışlardı. Biz de işte o tarihte edebiyat gecesini Beşiktaş'ın Serencebey Yokuşu' ndaki bir evinde böyle yaşamış ve yaşatmıştık! Halka inen sanatın bundan parladığını gösterebilir misiniz?
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Sahafat ve onun arkasından yayınladığımız zavallı Kehkeşan birkaç sayı çıktıktan sonra battılar. Rübab zaten hakkın rahmetine çoktan kavuşmuştu. Fakat bizim o geceki müsameremiz, yahut yeni deyimle edebiyat gecemizde Rübab henüz en ateşli devrini yaşıyor ve bir gün telleri kopacağı hiçbirimizin aklına gelmiyordu.
Sayfa 107 - Halit Fahri Ozansoy, Edebiyatçılar Geçiyor' danKitabı okudu
"Mavi ulan, maviiiii"
Önce babam girdi içeriye. Elinde şeffaf zarfla çıktı. İçindeki mavi pusula gündüz gibi görünüyordu. Sonra tedirgin annem göründü. Onun zarfında renk yoktu. Aynı yoldan eve geri döndük. Babam eve girer girmez haykırdı. "Mavi ulan, mavi! Anayasaya hayır dedim işte."
Sayfa 17 - Yitik Ülke - 3.Baskı - Ahmet Büke (82 Anayasası Referandumu'nda oy pusulaları maviye karşı beyaz olarak basılmış.)
585 öğeden 496 ile 510 arasındakiler gösteriliyor.