Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
Ben bu Amerikan filmini niçin o denli çok sevmiştim? Fil­min konusu da, oynanışı da başarılıydı ama, beni bunlardan daha çok başka bişey ilgilendiriyordu. Benim bu filmi sevme­min nedeni, filmin kadın kahramanı Marlene Dietrich'i sevdi­ğim ve daha adını bile bilmediğim Rüya Kız'a benzetmemdi. Filmde seyrettiğim Marlene Dietrich tıpkıtıpkısına benim sev­gilim, benim Rüya Kızım da tıpkıtıpkısına Marlene Dietrich'ti. Şimdi seksen yaşımda, aradan 60-70 yıllık bir zaman geç­tikten ve araya 60-70 yıllık bir mesafe girdikten sonra bu notları yazarken, 60-70 yıllık zaman ve mesafeden geriye dö­nüp gerçekçi bir bakışla bakıyorum ve düşünüyorum: Ger­çekten benim Rüya Kızım, Marlene Dietrich'e benziyor muy­du? Yok canım, ne gezer... Biri 14-15 yaşında bir kız çocu­ ğu, öbürü olgun bir yıldız... Bugün, 60-70 yıllık bir mesafe­ den ve zaman ötesinden, hem de bu yarı kör gözlerimle ger­çekleri çok daha net, çok daha açıkseçik görebiliyorum. Be­nim Rüya Kızımın Marlene Dietrich'le hiç benzerliği yoktu. Ama ben benzerlikleri olduğuna inanıyordum, çünkü bu benzerliğin olmasını istiyordum. İşte aşk, gerçek aşk budur, hele benim o zamanki yaşımda...
Osman Yüksel Serdengeçti, 1944 Irkçılık Turancılık Davası’nda tutuklanmış ve işkence görmüştü. Türkçülük tarafı ağır basan bir İslamcıydı. Ama İslamcılardan da şikayet ederdi. Bir gün bana “Kemalettin unutma, etrafımız yobazlar ve sofralarla çevirili” demişti.
Sayfa 19
Reklam
Sanırım sekiz yaşımdaydım, sol bileğimi çok kötü burkmuş sağ elimle yemek yemeye çalışırken yemeğimi pul biberle lezzetlendirmeye karar vermiştim. Nitekim elimi kullanarak bunu yaptımda. Fakat pul bibere bulanmış, kullanabildiğim tek elimle o esnada kaşınacağı tutan gözümü kaşımam yirmi yılı aşkın süredir unutamadığım en çaresiz hallerimden birine sebep olmuştu. Bir elim hareketsiz, diğer elim baharatlı ve gözümün biri acıdan sızlarken dişlerimi sıkarak sinirden ağlamıştım.
Söz ve Hatıra
Dedi ki: –İnsanın hayatında kelimelere dönüştürüp saklamak istediği öyle sayısız şey var ki,yapılmayınca uçup gidiyor.s
“Galip Erdem’in, milliyetçilik de dahil, düşüncelerinin hep eyleme dönük olduğunu, insanın kişiliğine yansımayan, eylemlerini yönlendirmeyen fikirlerin boş, inançların sahtekarlık olduğunu düşündüğünü ısrarla belirtmeliyiz.”
Sayfa 83
"Teşrif-i şahane" Beykoz Kasrı'na olmuşmuş ve padişah köşke girmeden önce, daha bahçeyi geçerken, karşısına bir kedi çıkıvermişmiş, bundan telaş ve heyecana düşen padişah da âdeta nefes nefese rıhtıma koşarak saltanat kayığına atlamış, "Hemen dönülsün!" emrini vermişmiş. Çünkü Sultan Mecit kedileri pek uğursuz sayar, bu hayvanları hiç sevmezmiş. Kedilerden nefret ettiği, âdeta korktuğu da başta ayyaşlığı gelmek üzere diğer bazı hususiyetleri gibi şehirde kulağı deliklerin hatta pek de delik olmayanların malumlarıymış.
Reklam
Dündar Taşer:
“Ne hürriyet, ne demokrasi, ne insan hakları, hiçbir şey, hiçbir şey ülke bütünlüğünden daha değerli değildir.”
Sayfa 41
“Cesaretinin tek kaynağı millet sevgisi, tarih şuuru ve bilhassa Türk gibi düşünebilme alışkanlığıdır.”
Sayfa 89
Galip Erdem
“Özellikle toplumsal-siyasal meselelerde doğru düşünmek ancak Türk gibi düşünmekle mümkündür. Türk gibi düşünebilmek için de Türk’ü sevmek ve Türk tarih şuuruna sahip olmak gerekir. İşte bu yüzden, Galip Erdem’de, Türk milliyetçiliği ile ilgili her sorunun cevabı vardı.”
Sayfa 90
Galip Erdem:
“Ölen yakınlarımızın mezarı başında söz veririz; seni asla unutmayacağız vs. diye. İlk günlerin acısı içinde duygu ve düşüncelerimizde samimi olduğumuzdan, gidenin hiç unutulmayacağına inancımızdan şüphe edilmez. Ama, çok geçmeden insanoğlunun yapısındaki zayıflık kendini gösterir; dertlerimize, işlerimize dalarız ve gideni unuturuz. Bu kaidenin benim bildiğim pek az istinası vardır.”
Sayfa 77
Reklam
“Asıl noksanımız yeterince sevmesini öğrenememiş olmamızdır.”
İsmet İnönü:
“Şartlar tamam olunca ihtilal meşru olur.”
Sayfa 61
... Həmişə belədir: eyni hadisəni yaşayırıq, ancaq o hadisə birimizin bioqrafiyasına daxil olur, birimizinkinə isə daxil olmur.
"İnsan çox vaxt başqalarından gəldiyini düşündüyü sıxıntıları özü yaradır. Başqasının boğazımızdan yapışdığını düşündüyümüzdə, əslində, öz boğazımızı özümüz sıxırıq, ya da boğazımızın sıxılması üçüm əlimizdən gələni edirik. Başqalarından gəldiyini düşündüyümüz bəlaları özümüz öz başımıza gətiririk".
Bir taraftan kocamdan ayrılmak, bir taraftan çocuğumu yalnız bırakıp gitmek gibi iki ihtimal karşısında kalmıştım. Ne yapacağımı bilemiyordum. Pek çok ıstırap çekiyordum. Fakat sonunda çocuğumu bırakamadım ve kaldım.
585 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.