Kapitalizmin ruhları ifsat eden gözbağcılığı, çalışma ile ihtiyaç arasındaki bağı koparmış olmasıdır. ''Yeter olan, iyidir,'' düsturu geçmişin küflü sandukalarına kaldırmıştır artık, verimliliğin nesnel ölçüsü olarak kazanç artışı belirlenmiştir. Sayılabilir, sayıya vurulabilir olan gerçektir ve başarı artık kazanılan para ve biriktirilen servet miktarı ile ölçülür. Fazla, azdan iyidir, daha fazla kazanmayı başaran, daha az kazanandan iyidir. Verimlilik en üst düzeye çıkarılmalıdır.
Duyarlı insanları bizar eden de işte tam burasıdır. Yaptığım iş insanlara ne tür bir yarar olarak geri dönüyor? Benim verimliliğimin artmış olması sonunda şirket dışında kim kazanıyor? Ben kazanıyor olamam çünkü özel hayatım berbat durumda, zamanımı hiç de nitelikli bir biçimde geçirmiyorum. Müşteriler de kazanıyor olamaz, zira daha fazla harcıyorlar ve anlık tüketim hazzından sonra ellerinde bir şey kalmıyor.