"Bazen insan yorulur, pes eder. Bir el ister, onu çıkartması için o karanlıktan. Baktı ki, yok hiç kimse gelmiyor elinden tutmaya. Sonra kendi kendine çabalar, çabaları boşa çıkınca en kolay yolu seçer. Belki de neydi o yol? En kolay yol, ölmek. Demesi kolay ve bir o kadar kısa olan şey, aslında bir o kadar uzun mesele."
Bir gün bir çocuk gördüm soğuktan üşümüştü ısınacak bir yer arıyordu elinde 3 5 tane peçete etrafa bakınıyordu sanki kurtarın beni bu hayattan der gibiydi o küçücük yaşında bu kadar yorulmuştu işte aslında burda gördüğümüz hayatın ne kadar acımasız olduğuydu
İnsan ne yediyse ağzı onu kokar.
Ne okuduysa da ağzı onu konuşur.
Hiçbir kıyafet zengin bir ruhu gizleyemez.
Hiçbir zenginlikte cahilliği saklayamaz...
Çabalama nerede başlar, nerede biter? Ömrün göreceli kısalığında ne kadar yeri vardır? Bunları nicel anlamda ifade etmek pek çiğ kalıyor. Kalbimizin sesini dinlediğimizde ortaya çıkan cevaplardan pek tatmin olmayan akıl karşısında ne yapacağımızı da bilemiyoruz. Horatius, bu açmazın içinden sanki bir ölçüde çıkmış gibi..
"Ey benimle bunca çetin işler görmüş yiğitler,
Bugün, dertlerinizi şarapla giderin
Yarın engin denize açılacağız."
Horatius
Denemeler, Montaigne.