Bir başka deyişle, küçükken bu sabit hipnoz halinde neye inanmışsak, inandırılmışsak, sonraki yıllar sadece bu inançlarımızı pekiştirir. Bilgeliğimiz oluşmadan, farkında olmadan
oluşan inançlarımızı.
Nasıl olduğumuza inanıyorsak, hangi tanımlarla özdeşleşmişsek, karakterimiz o şekilde değişiyor. Bir başka deyişle, kendimize bir çerçeve çiziyoruz ve o çerçeveye kendimizi
uyduruyoruz.
Buna göre, insanların temel ihtiyaçları fizyolojik ihtiyaçlar ile naşlar, güvenlik, sevgi ve ait olma ihtiyacı, takdir edilme ve saygı
duyulma ihtiyacı, son olarak da kendini gerçekleştirme ihtiyacı olarak son bulur.
Mesela sınavdan kötü bir not aldığımız için üzülmemiz gibi mantıklı bir tepki en
başta daha bilinçliyken, daha sonra otomatikleşiyor. Artık “sınav” sözcüğünü duymamız dahi endişemizi tetikleyebiliyor
Küçük bir çocuksunuz, başka bir çocuk üzerinize aniden lastik bir fare atıyor. Olayın oluşu o kadar ani ve korkutucu
ki, çok yoğun korku hayatın sonuna kadar devam edecek bir ilişkiyi birkaç saniyede ve tek bir seferde ortaya çıkarıyor
Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri
değiştirmek için CESARET,
değiştiremeyeceğim şeyleri
kabul etmek için SABIR,
ikisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ver.”