Son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz bir kavram haline gelir oldu, konfor alanı ve ondan uzaklaşma gereksinimi. Bazen sadece kavramda takılıp, kavramın içeriğine vakıf olmadan, Youtube videoları ile konunun süslü kısmını, belki sadece köpüklü kısmını görüp geçebiliyoruz. Kavramı bu kitap aracılığıyla derinlemesine incelediğimde, okumanın izlemekten hala üstün konumda olduğuna bir kere daha karar verdim.
Kitabın esas meselesi, konfor alanında kalmayı veya oradan uzaklaşmayı bir zorunluluk penceresinde değerlendirmekten ziyade, bu alanın aslında yönetilebileceği fikridir.
Kitabın başındaki ve sonundaki yazarın kendi hayatını işin içerisine koyarak anlatımı fazlasıyla tatlı, keşke sonsuza kadar böyle anlatıp gitse hissi veriyor. Bu ikisinin arasında kavramlara, kitaplara, konunun başka uzmanlarına referanslar var diyebilirim. Yani kitabın orta bölümünde akademik, kültürel, bilişsel, psikolojik ve dilsel açıdan konu gerekli kadar detay verilerek açıklanmış.
Hayatta kullandığımız en önemli aygıtın bedenimiz olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan alışkanlıklarımızın ve değerlerimizin yönetimi için okunması çok önemli bir kitap diye düşünüyorum.
Konfor öyle bir şeydir ki, eve misafir olarak gelir, sonra ev sahibi, daha sonra da efendi olur.
Evet, bir kırbaç ve kamçı alır eline, terbiyeciniz kesilir.