Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Modern Dünya ve Köylüler

Profil
Muhteşem anlatım
Derin derin baktı köylülere. Dizilmişler. El koyunları gibi. Çağırdığın yere giden. Koş dediğin zaman koşan. Öl dediğin zaman ölen. Durumları dil ile anlatılamayan... Eski püskü giysiler içinde, perişan... Paçavralara bürünmüş... Yüzyıllık çileler içinde yitmiş! Susuz kör kuyulara dönmüş ışıksız gözler... Ne demekte, ne söylemekte, ne anlatmakta olduğu belirsiz, anlamı yitik, hatta anlamsız, kaçak gözler!.. Yanmış, yunup yıkanmış yüzler...Kavlamış...Adama kinli kinli bakan, "Sen düşürdün beni bu hallere!..Senin ananı, dinini!.. Karını, kitabını!..Sülaleni, messebini!.." diyen, kara, çilkara adamlar...Adamların gözleri... Baktı kaldı Kaymakam.
Sayfa 161 - Literatür Yayıncılık (e-kitap)Kitabı okudu
"Eğer köylülüğün 'teşebbüs kabiliyetini' öldürürsen, bu bir daha dirilmez."
Reklam
Hep Güncel
Bu karşılaştırmalardan amaç, köylüleri idealize etmek değildir. Çoğunlukla köylülerin tavırları, kelimenin gerçek anlamında tutucudur.En azından yakın zamanlara kadar,köylü tutuculuğunun fiziksel gerçekliği, köylülerin modem dünyadaki politik gerçeklikleri anlamalarını engellemiştir. Bu gerçeklikler, köken itibariyle, burjuva buluşlarıydı.Burjuvazi bir zamanlar kendi yarattığı dünyanın hakimi durumundaydı; bugün de bir ölçüde öyledir.
Sayfa 165 - MetisKitabı okudu
Iskasız Betim
Burjuva için yeme oyunu, gevşetici olmak bir yana, bir uyarıcı işlevi görür. Sahnenin teatral çağrısı, öğün zamanlarında aile dramlarını kışkırtır. Tipik ödipal dramların geçtiği sahne, mantiken tahmin edileceği gibi yatak odaları değil, sofralardır. Yemek salonu, burjuva ailenin kendi karşısına "elalem" kılığında çıktığı ve çatışan çıkarlarıyla iktidar mücadelelerinin son derece resmi bir tarzda yürütüldüğü yerdir. Ancak en ideal burjuva oyunu, eğlencedir. Burada, konuk davet etme anlamına "eğlendirme"* sözcüğünün kullanılması önem taşır. Ne var ki eğlence, her zaman kendi karşıtını da birlikte getirir: can sıkıntısı. Yalıtılmış yemek salonunda can sıkıntısı kol gezer. İşte yemek sohbetlerine, nükteye ve konuşmaya bilinçli olarak verilen önem buradan kaynaklanır. Ancak, can sıkıntısı hortlağı, yeme biçiminin de niteliğini belirler.
Sayfa 160 - MetisKitabı okudu
Yiyenler ve Yenenler
Düzenli ana öğün. Köylü için bu öğün, genellikle gün ortasında yenendir; burjuvazi içinse akşam yemeğidir. Bunun pratik nedenleri o kadar apaçıktır ki, bunları saymak gerekmez. Önemli olabilecek bir nokta köylülerin, ana öğünü günün ortasında, iş arasında yemeleridir. Bu öğün, günün göbeğine yerleştirilmiştir. Burjuva öğünüyse günlük işin sonunda yer alır ve günden geceye geçişi belirler. Onların öğünü (günün "ayak"a kalkmakla başladığını varsayarsak) günün "baş"ına ve düşlere daha yakındır.
Sayfa 155 - MetisKitabı okudu
Güncel
Her yıl köylülerin sayısı azalıyor. Tahminlere göre 1990'lara gelindiğinde dünya nüfusunun yalnızca yarısı kırsal bölgede yaşıyor olacak. Bunların ortadan kalkması, trajik ya da olumlu bir gelişmenin parçası olabilir. Serbest pazar dünyasında milyonlarca köylü gecekondu bölgelerinin limbo'suna* atılıyor.Modern tarih, eskide kalmış dinsel lanetleme kategorilerinden bazılarına yeniden varlık kazandırdı:Hitler'in imha kampları cehennemin gerçekleştirilmesiydi. Gecekondu bölgeleriyse insan eliyle inşa edilmiş birer limbo'dur. * limbo; istenmeyen, unutulmuş şeylerin ya da kimselerin atıldığı yer.
Sayfa 149 - MetisKitabı okudu
Reklam
Köylü Deneyimi ve Modern Dünya
1900' e kadar dünya nüfusunun yaklaşık %80'i köylüydü; Cilalı Taş Devri'nden beri de bu yüzde hiçbir zaman daha az olmamıştı. Yeryüzünde yaşamış insanların çoğu -ya da köylülerin deyişiyle, şimdi bizi seyretmekte olan ölülerin çoğu- hayatlarını toprakla çalışarak, ekmeklerini oradan çıkarmaya uğraşarak geçirdiler; ve hiç iş yapmayan ya da çok daha saygın işler yapanları beslemek için artık değer denen şeyi sağlamak zorunda kalarak. Bununla birlikte, yakın zamanlara kadar bu devasa çoğunluğa hemen hemen hiçbir tarih görüşü önem atfetmiyordu. Onlara daha çok sürekli bir veri olarak bakılıyordu; toprağın kendisi gibi, biçim verilen -kullanılan, denetlenen ve sonunda azınlığın tanımlanabilir toplumsal güçleri tarafından tarihsel kılınan- bir tür anonim tarihsel hammadde olarak. Köylülerin sürekli olarak yetiştirdikleri hayvanlara benzetilmeleri, onların kimliksiz olduğuna ilişkin bu görüşün bir göstergesiydi. Köylüler, üzerlerindeki denetim araçları zayıfladığında ya da bu araçların değiştirilmesi gerektiğinde, geçici bir kitle kimliğine kavuşabiliyorlardı. Bugün olan da budur.
Sayfa 147 - MetisKitabı okudu