Kitaba başlarkenki heyecanım okuduğum süre boyunca hiç azalmadı. Bu kadar sevdiğim bir insanın ruh dünyasını daha iyi anlayabilmek adına büyük bir fırsattı benim için. Okurken sanki Oğuz Atay karşımda oturuyor ve tüm bunları bana sohbet edasıyla anlatıyor gibi hissettim. Kitaba devam ederken gün içinde "Ah, evet Oğuzcuğum Atay ile kahve vakti." diyordum kendime.
Sevenleri bilir ki o zaten ölmemiştir. Senin, benim, onun bedeninde yıllardır aynı hisleri yaşamaya devam ediyordur.
İçeriğe gelecek olursak magazinsel tarzda bir günlük beklentisine girmeyin. Bu günlük Oğuz Atay'ın kendisinin de dediği gibi "Kimseye söyleyemeden, içimde kaldı, kayboldu." dediği düşüncelerinin ve duygularının aynası aslında. Hem akla hem kalbe hitap eden, sanat, siyaset, toplum, devlet, edebiyat ve bilim konularına sıkça yer veren, aynı zamanda eleştirel bir yaklaşımla ve tavsiye niteliğinde öne sürdüğü fikirlerinin bulunduğu bir eser ki ben bu düşünceleri daha aydın ve entelektüel bir toplumun oluşması için herkesin okuması gerektiği kanaatindeyim. Ben okurken büyük keyif aldım, şiddetle tavsiye ediyorum.