Tarih, devletlerin tarihi değil, halkların tarihi olmalı, hakların yaşam koşulları araştırılmalıdır. Tüm medeni dünyada artık tarih böyle araştırılıyor.
Mesela milliyetçi olabilirsiniz, birisi de sosyalist olabilir, komünist olabilir. Ama siyasi fikirlerini katiyen araştırmalarına karıştırmaması lazım ilim adamının.
Maalesef üniversitelerimiz çok zayıf. Doğru dürüst kütüphaneleri yok. Kitap bile alamıyorlar. Amerika'yı Amerika'ya yapan, kütüphaneleri ve üniversiteleridir.
Kosova savaş meydanında vurulup düşen (1389) Gazî Hüdâvendigâr yerine hemen orada oğlu Bayezid tahta çıkarıldı ve kardeşi Yakub, bir iç-savaşı önlemek için idam edildi.
Halil Bey’den bahsedelim biraz; o tam olarak bu memleketin mamulatı bir aydındır, üniversite reformunun ürünüdür. Ama yaşadığı dönemin de çilesini çekmiştir. Dışarı gidebilmek için İkinci Cihan Harbi’nin bitmesini beklemek zorunda kalmıştır. Düşün ki yurt dışma çıkabildiğinde yaşı 30’u geçiyordu.
Ama Türkiye’deki gençliğini de boş geçirmemişti. Avusturyalı tarihçi Paul Wittek, onunla yaptığımız bir sohbette, Halil Beyin Almancasını bana övmüştü. Hakikaten kusursuz bir Almancası vardı. İşte İnalcık; o fevkalade Almancayı, İngilizceyi, Fransızcayı, Farsçayı hep Ankara’da öğrendi. Kaynak okumak için 50 yaşından sonra Italyancasını güçlendirdi. Ukraynalı Türkolog Omeljan Pritsak da öyleydi. Rusya tarihi üzerine kaynakları çalışmak için ileri yaşlarında İsveççe öğrenmişti, Nors dili öğrenmişti. Bunlar başka bir insan tipiydi.
Kudüs'te İnalcık'ı metheden bir sempozyumda Bernard Lewis dedi ki;
Osmanlı araştırmalarında Köprülü ve Ömer Lütfü Barkan, devirlerinin büyük adamlarıydı.
İnalcık ise, bütün devirlerin büyük hocasıdır.