Çok seyahat etmiş olan aziz arkadaşım Yakup Kadri, yola çıkmadan, bana şimdiye kadar hiç bilmediğim bir endişe aşılamıştı: Seyahatte valiz meselesi. Bana demişti ki: “Valizlerin güzel değilse zahmet edip seyahate çıkma, değmez. Zira hiçbir yerde iyi muamele görmezsin. Vapurda kamarotların, hizmetçilerin sana itinası, hep valizlerinin kıymeti nispetindedir. Valizler adi mukavvadan veyahut fiberden ise, bilhassa Paris veya Londra işi değilse, halin harap. İstediğin yapılmaz, çağırdığın gelmez, sofrada en kötü yeri sana ayırırlar, yemek sana en sonra getirilir. Yolculuğun devam ettikçe muhakkir ve müstehzi bakışların çemberi ortasında bunalıp kalırsın. Vardığın şehirlerde aynı hal. Hamallar eşyanı kaldırmakta nazlanır. Çağırdığın otomobil geçip gider. İyi otellerde ya hiç yer bulamazsın veyahut en kötü odayı verirler.
İnsan hayatın tatsızlığından ve etrafında görüp bıktığı şeylerin o yorucu aleleliĝinden bir müddet kurtulabilmek ümidi ile seyahate çıkar bu bakımdan seyahat harikuladelikler avı demektir
Çok güzel bir kitap, gezilen yerlerin tarihinden de bahsediyor ama sıkmadan gezileri de anlatıyor. Bu ülkeleri gezmek için can attım, okurken gitmiş kadar olmadım ama ona yaklaştım. Emeğine sağlık yazarın.