20. yüzyılın başında ağırlıkla ruh hastalığının bir zehirle meydana geldiği, antidotuyla düzelebileceği düşünülüyordu. Ruh hastalığı diye bir şey yoktu, bazı kişilerin çevrelerine uyumlarında yeteneksizlikleri vardı. Bu nedenle “müzmin”, “şifasız” sözleri kullanılmamalıydı. Tedavi edilebilenlerin oranı artmadığı halde, psikiyatrinin altın çağına girdiği kanısı hakimdi.