Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Herkesin ölümle ilişkisi başka başkaydı; insanların ölümle aralarındaki mesafeyi, dünyayla ve birbirleriyle olan mesafeleri belirliyordu.
Kimi vakitler, ruhumda hissettiklerim dünyaya çıkacak bir kelime bulamaz. Böyle zamanlarda hayat, dört bir tarafıma asılmış donuk bir resim gibi durur. Kalkıp insanların içine karışmak istemem, elimi raftaki bir kitaba atmak istemem, sevdiğim insanları aramak istemem; bitkinlikle, kendimi kendi içime uzatırım. Oysa bilirim ki o ağır ve gamlı yurtta, anılarımın çölünden başka bir bekleyen yoktur beni.. Orada söylenip bitmiş şarkıların nakaratları, geri çevrilmiş çiçekler, karşılıksız kalmış cümleler ve aradığını bilmeyen bir göçmenin izleri birbirine karışmıştır artık..
Reklam
İnsanın en dürüst anları, kendisine kendisinden başka kimsenin kalmadığı anlardır. Böyle anlarda vicdanın azabıyla da konuşabilir insan, azap çeken vicdanıyla da..
hayatın bende dolduracağı yapraklar gittikçe azalıyor. Bundan sonrası, bundan öncekinden başka türlü olmayacak, biliyorum..
Otuz yıldır bu evde kendi içini doldurmaya terkedilmiş bir günlük gibiyim. Sanki dört duvarla ciltlenmişim de hiç dışına çıkamamışım tutulduğum günlüğün. İlk zamanlarda, bomboş sayısız yaprağım vardı, onlara bakar umutlanırdım. Bütün kayıplarımın, o yapraklardan birinde yer bulacağını düşünürdüm. Yanılmışım..
Biliyorum ki insan, ölünceye kadar kendi cevapsız sorusunun çengelinde asılır, ölünceye kadar kendine mağlup olur..
Reklam
..geceleri yıldızlara bakarken, içimde hiç kazma vurulmamış, hiç yeşertilmemiş bir yerin varlığını hissediyorum. Keşke bir tek bunu çözebilseydim..
Önce yeşerip sonra sararan bir başaktır hayat. Buna alışamazsanız, içinizdeki toprak çabuk kayar..
Bazen, daha sabahleyin kalkar kalkmaz, eski, solgun ve altımdaki çarşaf kadar buruşmuş buluyorum dünyayı. Öylesine suya konulmuş ve konulduğu bardağın içinde unutulmuş bir çiçek sapı gibi, rengi atmış yapraklarımın arasında bükülüp duruyorum; ruhumu bir türlü çıkaramıyorum kapandığı evden..
Bazen gidecek hiçbir yerim olmuyor benim, bir korkuluk gibi dikilip duruyorum insanların ortasında. Bu bayatlamış gezegende, bu ıssız hükümdarlıkta ne kadar yer adı ve ne kadar sıfat varsa, antik bir uygarlıktan kalma ölü sözcüklere dönüşüyor. Arızalı bir pusula parlıyor, güneşin alnıma değdiği yerde..
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.