Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kübra Eyican

En önemlisi de bu beş arkadaşın hayatları boyunca vazgeçmedikleri ortak bir düşünceydi, umut her zaman vardı.
Reklam
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Hammit 3. Kitap – Fildişi Kulesi
Hammit 3. Kitap – Fildişi KulesiCem Gülbent
10/10 · 18 okunma
Çocuklar, acı çektiklerinde bile kalpleri kömürleşmezdi; yine de çiçeklerini büyütürlerdi ve gün geldiğinde kömürleşmiş kalpleri olanlara bile çiçeklerini uzatırlardı, bu çiçeklerin adı merhametti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir ölümü izlemek zevkli değildi ama bir kötülüğün ölümünü izlemek zevkliydi.
Yankı, yere çöktü ve Tankut'un gözlerinin içine bakarak "Bize iyi biri olacağından sakın söz etme," dedi. "İyiler, her zaman kötülüğün dilinden anlar ve isterse kötü biri olabilir ama kötüler, iyiliğin dilinden anlamaz. Aramızdaki fark da bu. Ben seni hep anlayabildim ama sen beni hiç bir zaman anlayamazsın."
Reklam
"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Bu bir kıyamet! Ömür boyu bu evin içerisinde zaten yaşayamayız, bugün olmasa da hepimiz zamanla öleceğiz. En azından şansımızı deneyelim." diyerek kapıyı açmaya çalıştı.
Denizler mi taşacaktı? Dağlar mı yıkılacaktı? Gökyüzü aşağıya mı inecekti? Kıyamet mi kopacaktı? O kıyametten hepimiz sağ çıkarmışız gibi geliyordu; Yankı Sarca'ya duyduğum güven duygusunun derecesi tam olarak buydu.
"Haklısın. İntiharı, gideceği başka bir yolu olmadığını düşünenler tercih eder Nadir. Ama dinle, her zaman başka bir yol vardır." Gülümsedi. "O yolları göremeyeceğin kadar karanlıkta mısın? Bir sokak lambasıyla o yolu aydınlatırsın. Görünürde hiç mi yol yok? O yolu kendin çizersin."
"Nefret berbat bir duygudur," diyen Işık'ın gözleri bana döndü. "Birinden nefret edersen o kişiyi hayatının merkezine koyarsın ve durmadan o nefret için nefes alırsın..."
Yankı yalnızdı, kendi duygularıyla, hisleriyle, yaşanmışlıklarıyla yalnızdı. Sonra ben gelmiştim, bir yalnız başka bir yalnızla tanışmıştı. İkimiz aslında aynı anda yalnızlıktan vazgeçmiştik. Artık anlıyordum, birbirimizin yalnızlığı, kurtuluşumuzdu.
Reklam
Bizimkisi deli dolu, çılgın, çocuk ruhlu bir kadın ile kontrolcü bir adamın çetrefilli öyküsüydü. Kendi yaralarını sarmaya alışkın olan yaralasar bir kadın ve onun yaralarını sarmaya gönüllü olan bir adamın öyküsüydü. Bu bizim alışagelmişin dışındaki masalımızdı.
Sayfa 397Kitabı okudu
Onların evlerine girmiştim, şu an o evin içindeydim ama kendimi yine kapının dışında kalmış gibi hissetmiştim. Elim kapıdaydı, içeriden gelen sesleri dinliyor gibiydim ve gülümsüyordum ama onlar için o kadar da önemli değildim. Aslında konu da tam olarak buydu. Onlar Sokak Nöbetçileri'ydi, ben misafirdim. Onlar daima bu evin içinde beş kişi kalacaklardı, ben dâhil olduğumu düşünsem bile hep onlardan bir adım daha geride duracaktım.
Birisi öldü. Sonra birisi yaşadı. Bu ikisi aynı anda oldu. Yeni bir bebek doğdu ve yorgun, hayatın bütün zorluklarını yaşamış yaşlı bir kadın öldü. Bir tarafta gözyaşı vardı, bir tarafta sevinç. Tam kalbimin ortasında bir bebeğin doğumunu ve bir yaşlının ölümünü hissediyordum. İkiye ayrılmış kalbimin bir tarafında yeni doğan umutlar vardı, bir tarafında da umutlar mezarın altındaydı. İki yüzlü olan ben değildim, kalbimdi. O bebek yaşarsa, kadın ölecekti; kadın yaşarsa, bebek bir daha doğmayacaktı. Bu ikisini hissetmek, işte bu beni kötü bir insana dönüştürürdü.
Gelemem gerekiyordu, geri dönmem gerekiyordu hatta kaçmam ama bunları yapmadım. Ben Sokak Nöbetçisi değildim, ben Ekip'in bir askeriydim. Değersiz biriydim.
Sokak Nöbetçileri o kadar kimsesizliklerin içinde beni kimsesizliğimden çıkarmıştı. Onların anneye ya da babaya ihtiyaçları yoktu, birbirlerini sıkıca tutan elleri vardı ve yere düşecekleri zaman birbirlerine destek çıkan sırtları. Ben onların yanında ayakta dimdik durmaya öğrenmeye başlamıştım ve yere düşmekten korksam bile kendimi bıraktığımda bir elin bana uzanacağını hissetmiştim.
431 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.