Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Norveçlilerin bir özelliğini anımsadı. Bir Norveçli elli yaşında geldiğinde durumunu değerlendirme zamanı gelmiş demekti. Geriye bakar, yaşamını gözden geçirir, bahçeye çıkıp bir elma ağacının altına oturur ve somurturdu. Bu noktadan sonra Norveçlinin yaşamında şaşırtmacalar ve değişiklere yer yoktu. Bu andan sonra artık eylem değil düşünme zamanı gelmişti.
Dağlar özgürdü. Dağ insanın derisiydi, orman bilinçaltıydı.
Reklam
Eğer şimdi ölecek olsaydı mutlu ölürdü. Ölüm konusundaki aklına gelen tek düşünce bu oldu. Ölüm anında yanında hiç kimsenin olmasını istemezdi. Bu kafa karıştırıcı olurdu. Birdenbire, bir düşüncenin, bir eylemin ortasında ölmek isterdi.
Ölüm sessizliği vardı. Ateş, sopaya takılmış balık, kulübe, su, güneş, dağlar. Ölüm gibi sessizdi her yer. Daha ötesine bakmak için hiçbir neden yoktu. Bu bir öykü değildi. Fundalar, çalılar, sivrisinekler, ateş, kulübe, kar, balık, dağ, su, gökyüzü, güneş. Daha öte anlatılması gerekmiyordu bunların. Doğa onun içindeydi. Tom'un dini doğaydı. Doğa yalandan önce de buradaydı, gerçekten önce de.
Hiç direnç göstermeden ülkenin içimden akıp geçmesine izin vereceğim. Kendi benliğimi yeniden kazanacağım.
AyrıntıKitabı okudu