Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Spoiler içerir!!
"Kitap ilk sayfadan beri beni ağlatmayı başardı. Saye' nın acısını çok derinden hissettiğimi söyleyebilirim . Suavi' nın şarkıları da bunun tuzu biberi.
Alparslan Koryürek. Saye' nin yüreğine kör düşüren adam.
Bundan 6 sene önce bir şekilde birbirinden ayrılan çift . Ayrılığı tam olarak atlatamadıklarını güzel bir şekilde anladık ki Timur' un olması Saye için elbette işleri kolaylaştırmıyor .
Alparslan 'ın onca seneden sonra çıkıp bir şans istemesi ve kendini haklı görmesi deli etti beni.
" Ilımlı yaklaşmak için çaba göstermiyorsun bile. Gözünde öfkeden başka hiçbir duygu yok " diyor bı de. Ya Allah aşkına burada kırılması gereken sen misin Alparslan? 6 yıl sonra ortaya çıkmışsın bir de hesap soruyorsun. Bahanen ne olursa olsun giden senken gelip laga luga edemezsin bu ne pişkinlik ya.
Canan' ı da sevmedim . Çok pişkin. Galiba karakterlerin olayı bu pişkinlik .
Alparslan bambaşka bir olay zaten kızın tüm arkadaşlarına söylüyor nedenleri kıza gelince "yok sen ölme diye bilmem ne" gibi bahaneler.
Bir de kendiyle o kadar çelişiyor ki. Gerçekten delirtti beni.
Kitap geri kalan yerlerde de kendini tekrarlıyor. Daha doğrusu diyaloglar sürekli aynı ve acayip süslü bir dil kullanmış yazar.
Yine de kendini okutturan bir yanı da yok değil kitabın.
Kitabı okurken bu kadar duygulanmamın sebebini de bu aralar duygusal bir boşlukta olmama bağlıyorum. Belki de her şeyin suçlusu Suavi ve şarkıları...
Sizinle Suavi' nin Hasret türküsü ile veda edeyim."
...
Yaralıdır canı yüreğim
Hasretinle erir giderim
Seni nasıl unutsun bedenim
Gözüm dalar gariplenirim
...
Edebimle Tükürdüğümü Yalayacağım
Kırık Bir Kalp'i, birinci kitabı, ciddi anlamda eleştirmiş ve beğenmemiştim. Diyeceksiniz ki o zaman niye ikinci kitabını aldın da laga luga yapıyorsun?
Valla haklısınız ama indirimde olunca dedim ki why not? Üstelik ne kadar gıcık olduğumu da unutmuştum.
Devam kitabı olan Hiç Bitmeyen Masal'a bir şans verdiğim için gayet mutluyum, hanımlar ve beyler. Öncelikle daha aksiyonlu ve eğlenceliydi. Evangeline'in mal olduğunun hâlâ arkasındayım. Ama insanların neden "Jacks, Jacks!" diye dönüp durduğunu da şu kitapla anlamış oldum.
He, Jacks bir şeref yoksunu gibi davranmaya devam ediyor o ayrı mesele. Sadece bu oyunlarının arkasını görme şansımız oluyor ki o zaman "Yav, sen... Neyse vurmayayım gel seveyim," diyebiliyorsunuz. Benim kitabı okurken girdiğim tripler öyleydi en azından...
Genel olarak kurguyu beğendim. Bu sefer daha derli toplu ve kabul edebileceğim bir şekilde ilerledi. Gereksiz dramalar yoktu. Sonu hariç.
Son on sayfada bir ara boşluğa bakıp "Eh?" diye kalmışlığım oldu. Sci-fi gibi bir atak geldi ve gitti.
Kısacası bu kitabı gayet beğendim. İlk kitaba bunu okumak için katlanabilirsiniz sanırım. Ya da araya zaman falan koyun benim gibi, bir umursamazlık çöksün üzerinize.
Üçüncü kitabı da sipariş ettim. Hadi bakalım Jacks Bey, bu sefer ortalığı nasıl karıştıracaksın?
Ps: Şu kitaba iyi bir smut sahnesi giderdi ama kaldık böyle dümdüz.
bilimsel, ciddi ve akıcı
Harika bir kitap. İddialarını birçok kaynak ile desteklemiş. Herkesin merak ettiği sorulara çok net ve destekli cevaplar veriyor (mesela Atatürk ateist miydi?). İlber Ortaylı gibi laga luga yapmıyor. Çok hoş tespitleri var. (Mesela Almanya'daki silik bir filozofun İttihat ve Terakki partisindeki ve Türkiye'deki çok ciddi etkisi) Anlatılan dönemin şartlarını kısa ve öz biçimde kafanızda canlandırıyor.
Atatürk ve Türkiye erken tarihi hakkında kaliteli bilgi edinmek için İngilizce bilmek gerekmesi ve bu kitabın Amerika'daki bir üniversiteden çıkması ise biraz ironik.
YARIM KALANLARDA BUGÜN...
Bu kitabı neden yarım bıraktım? kitabın konusu çok çok güzel olsada işleyişi bir o kadar sıkıcı olmakla birlikte çok çok fazla esinlenilme var bu esinlenmeler sakınca yaratıyor mu tabikide hayır. ama kitabın ben 150 sayfasını okudum dönüşümlü olarak geçiş yapıyor sanderson hikayede prensimiz raoden onun evlenilmeyi
Az Çok Demeyelim Okumadan GeçmeyeliMM
Yakışıklı kitap kahramanımız ve eski kankamız Alex'e herkes merhaba desin. Bu yazıyı süslü püslü yazmadan önce itiraf etmeliyim ki kitabın dilinin etkisinde çok kaldım. İlk başlarda rahatsız ediciydi ancak okudukça kendine çekti beni. O yüzden ben de kitap kahramanı olan Alex ile aynı dilde bir şeyler yazmaya karar verdim.
Otomatik Portakal
Bir Miras Hatırası
Değer gördüğü, ödül aldığı zamanlarda bize bir şeyler söylemek ister misin geleneklerine cevap olarak dile getirdiği konuşmaları olduğu söylense de aslında, insanın kendine söz hakkı verildiğinde ve herkesin dinlediğinden emin olduğunda, gerçekten tartarak ölçerek toparlayarak dile getirdiği iç dünyasını anlatmaktadır eserimizdeki satırlar.
Orhan Pamuk kimdir ve onu Orhan Pamuk yapan nedir sorularının gerçek cevaplarının verildiği kelimelere şahit olmaktayız.
Biyografisel yazımların ötesinde kelimelerin gerçekten özenli olarak seçildiği ve laga luga yapmadan direk özün dile getirildiği samimi cümleler bunlar.
Bir yazarı anlatan olay edebiyatı, şiiri ya da romanları değil, onu masanın başına oturtan, kalemini eline aldırtan ve bir duvar edasıyla taştan kelimeleri özenle seçip inşaata sürükleyen o öz cevheridir ki yazarımız da bize özünden bahsetmiştir tüm samimiyetiyle. Orhan pamuk kronolojik olarak yazımlarıyla değil, önce bu eserle okunmaya başlanması daha mantıklı olacaktır.
Geçenlerde ayni yazarın aşk ve kiskanclik gibi bir adi olan kitabini okumuştum. Biraz sivri bir eleştiri mi yaptim diye üzülmüştüm. Başka bir kitabini da okuyup yazar hakkindaki düşüncelerime böyle karar vermek istedim. Bu kitap o kitaptan daha da kötü çıktı. Ahmet Batman kokuyor kitap...
Her sayfa birbirinin aynisi, tek düze... Her sayfa bir öncesinin kopyası... Anlamsiz anlamsiz " ben seni sevdim sen beni neden sevmedin" "ölüyorum tanrim" "dünyanin en aci ceken kadini benim aciyin bana" cümleleri. Siradan yanlizlik ve karanlik korkulari. Üzerine milyonlarca kez yazildi. Yüklemi başta kullandigi zaman sanat yaptigini sanan yazar.
Bu kitapla kendime söz verdim. Bir daha bu tarz bir kitap okumayacağim. Çünkü ben yanlizliktan değil bildiğiniz bozacidan korkuyorum, nazilerin mudanyayi işgal ettigi rüyalarim da film tadinda oluyor. O yüzden bu tarz kitaplar bana basit geliyor. Laga luga yani.
En sevdigim denemeleri!
He!
Ve
çünkü yokluk b.kluktan iyidir. ( ben sansürledim) başlikli denemeleri. Enfes!!!!
Birde kitap sonundaki resmi gerçekten cok kötü. Muhtemelen bir 5 yil sonra daha da ünlenirse (ki ünlenir) kitabi toplatabilir. O derece kötü. Bunca sayfanin içinde bir tane bile ne guzel yazmiş dedigim cumle olmadi. Bunu gectim anladigim bir cümle bile olmadı. Kitabin editör destegi de yetersiz.
*Özellikle bugün hic memnun degilim kendimden cunkü durduk yere resmine baktim.
Bu cümleyi gözümü kapayip, rast gele sectigim bir sayfadan alinti yaptim. "Beyyylee beyyle" bir kitap bu da işte...
