Atiye, Zerefşan Hanım'ın içinde kötülük olmayan zavallı bir kadın olduğunu, can sıkıntısından evlerine gelip gittiğini söylediyse de Huvat'ı inandıramadı.
Ama rüzgar taşlamak hiçbir işe yaramadı. Tersine rüzgar her taşlanmasından sonra insanlara daha da çok karardı. Diklemesine çatıların üstüne inip tavanlardaki zifdi kağıtları yırtıp aşağı sallandırdı. Duvarları yerinden oynattı. Sokakta yakaladığı kadını, çocuğu yere çaldı. Rüzgarın savurduğu toza insanların gözyaşları yetişmez oldu. Başiara ağrı oturdu. Kadınlar ağrıyan başlarına yazmalarının üstünden kalın bir bez dolayıp sıkıca çevirdiler. Bu çarkılara 'Rüzgarlık' dediler. Erkeklerse ellerini uğuldayan kulaklarına atıp öylece gezdiler. Rüzgar yüzünden Çiçektepe'de ağaçlar dallarını dikine süremedi. Hep yana verdi. Kuşlarsa Çiçektepe'nin üstünden eğri eğri uçarak geçip gitti.
Durmadan düşündüğünü ama niye korktuğunu bir türlü çıkaramadığını, sonunda evlerin, denizin, yolların insanlardan önemli bir sır sakladıklarını karar verdiğini söyledi.
Birbirlerine sokulup uzakta yanıp sönen ışıklara, parıldayan denize, tepelerin üstünde hışırdayıp kayan, gri bulutları aralayan aya baktılar. Ay gelip üstlerinde durdu. Deniz köpürüp dalgalarını yıldızlara vurdu. Yıldızlar söndü./Syf.119