Kendisini çok yalnız ve terk edilmiş hissediyordu. Büyük bir ziyafetten sonra servis tabağında unutulup tek başına bırakılmış ceviz soslu biber dolması bile bu kadar yalnız olamazdı!
Hayatımı başkalarının hayatlarıyla doldurmak kendimi iyi hissetmeme etmiyor bazen. Aşkı kaçırdığımı hissediyorum. Özen göstermeyi beceremedim. Onu gerektiği gibi budamadım. Üzerine düşen ölü yaprakları kaldırmadım. Aşkın doğuşunu, çiçeklenip meyve verişini gördüm ama sürmesi için hiç çaba harcamadım. Bunun yerine toprağa düşüp çürümesine izin verdim. Hayatımı ziyan ettim. Bu da bana acı veriyor.
“Kendinden kaçmak istiyordu. Bir şey düşünmek, bir şeye karar vermek, konuşmak zorunda kalmak istemiyordu. Ağzından çıkacak sözcüklerin, içindeki acıyı haykırmasından korkuyordu.”
Tita, bebeğin zarif görünüşüne uzun uzun bakarken çocuklukta bir şey dilemenin ne kadar kolay olduğunu düşünüyordu. O zamanlar imkânsız diye bir şey yoktu. İnsan büyüyünce anlıyordu ki her şey dilenemezdi : Bazı şeyler yasaktı, günahtı ya
da ahlaka sığmazdı.
"Örtüyü örmek için kullandığı yünü kaldırıp atmaktansa işe yarar hale getirmeyi düşündü. Öfkeyle hem ağladı hem ördü, hem ördü hem ağladı. Sabah tanyeri ağarırken örtüyü bitirdi, üstüne örttü. Gene işe yaramadı. Ne o gece ne de hayatı boyunca başka bir gece soğuktan kurtulmayı başarabildi."
Kendinden kaçmak istiyordu.Bir şey düşünmek, bir şeye karar vermek,konuşmak zorunda kalmak istemiyordu. Ağzından çıkacak sözcüklerin, içindeki acıyı haykirmasindan korkuyordu.