sena

sena
@lavantalar
“Ve yaşam çığlık atıyordu yüreğinde.”
Artık onu dinleyemez oldum. Bir iki ay evvel okuduğum “Hamlet”in mezarlık sahnesini hatırladım. Orada, kralın soytarısı Yorik’in kafatasını ele alan Prens’in sözlerini bir musiki gibi içimden mırıldandım: “Heyhat! Zavallı Yorik! Ben onu tanıdım Horatio! Soytarıların en neşelisiydi. Velût bir muhayyele. Bin defa beni kollarında gezdirdi fakat şimdi manzarası hayalimi nasıl dolduruyor! Kalbim nasıl...”
Reklam
Odadan çıktık, hafif hafif yürüyoruz. Ne ağır koku! Bir posta vapurunu batırabiliriz. Ve ne sessizlik! Ayak seslerimiz bile hiç akis yapmıyor gibi çınlayıp sönüyor. Kendime gömülüyorum.
-Size bu kadar dokundu mu yoksa? -Bir piyesten bazı parçalar hatırlıyorum. -Biz o kadar alışkınız ki.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ve bu ses, bu gözler, kapı, gizli şeylerin diliyle bana neler söylüyorlar! Bazen etrafımızda o kadar esrarlı bir hadise olur ki ince teferruatına kadar bunu sezeriz fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar.
Nen var, niçin susuyorsun? Boğuluyorum. Kurtulmak için başımı kendi derinliklerimden çıkarıyorum, bahçeye bakıyorum. Oyalanacak bir şey arıyorum.
Reklam
Reklam
Geri14
73 öğeden 61 ile 73 arasındakiler gösteriliyor.