Arthur Schopenhauer amcacım, büyük adamdır! Eğitmenliği, düşünceleri, keşifleri, öngörüleri, zevkleri, hatta yerine göre yergileri bile EfsanE olan bir insan. Karanlıkta kalmış düşüncelerimizi aydınlatmak, var olduğunu bile bilmediğimiz konulardaki boş düşüncelerimizi doldurmak, kulaktan doğma bilgilerle temelleştirdiğimiz düşüncelerimizi yıkmak,
"Mann daha sonra ilk kez yirmi üç yaşındayken Schopenhauer'i okuma sevincini nasıl yaşadığını anlatıyor. Yalnızca, 'o kadar tutarlı bir şekilde açık, o kadar kıvrımlı, sunumu ve dili o kadar etkileyici, o kadar zarif, o kadar şaşmaz derecede uygun, o kadar tutkulu derecede zekice, o kadar fevkalede ve tasasızca ciddi ki... Hem de Alman felsefesinin tarihinde hiç kimsenin olmadığı kadar,' " Bu da Bugünü Yaşama Arzusu'ndan, Thomas Mann'ın Schopenhauer hakkındaki düşünceleri. :)
Heidegger, ölüm kavramını Dasein'ın varoluşunu belirleyen ve yaşama anlam veren bir olanak olarak görmüştür. Sartre'da ise ölüm; yaşamı değersiz kılan, insanda bulantı ve kaygı uyandıran absürt bir olgudur.
Biz de ortasını bulalım en iyisi :) Heidegger daha yakın ama... Sartre'a göre ölüm yaşamı değersiz kılar ama diğer taraftan ölüm olmazsa, yaşam olur mu?
Sanırım, beynimde kelebekler uçuşuyor. Arthur amcamın ismi bile nelere kadir! Ah o bilge insana selam olsun! Keyifli okumalar dilerim, Semiha Hanım. :)