"Ali, sana kullukta ve Resûlüne hizmetteydi: Allah'a hitap ederek söylenen bu Peygamber sözündeki güneşi iade et!" mânaya intikal etmek, onun dayandığı hâdiseyi bilmeden sen O'na
Allah'ın Resulü buyurdular.
mümkün değildir. Bu hadise de, azim bir mucize... Hayber dönüşü, Allah'ın Resûlü mukaddes başlarını Ali'nin kucağına dayamış istirahat buyururlarken birdenbi- re vâhiy gelmeye başlıyor ve ikindi sıralarında başlayan bu tecelli güneşin batışına kadar sürüyor. Hazret-i Ali, ikindi namazını kılmamış oldukları halde, Peygamberler Peygam berini sarsmamak ve vaziyetlerini bozmamak için, en küçük bir hareket yapmaksızın bekliyorlar. Bunun üzerine Allah'ın Resulü yukarıdaki duayı ediyorlar re bulunan güneş Ali'ye iade ediliyor. Yâni ikindi vaktinin son haddi olan noktaya dönüyor ve orada, Ali namazını bitirinceye kadar bekliyor. Mucizeye inanan için, bu işin azı, çoğu, derecesi , sınırı yoktur.
Bu muhteşem hadiseyle alakalı bir vak'a da, ileride şöyle cereyan etmiştir.
Eba Mansur-ül-Muzaffer isimli meşhur vâiz, kürsüde bu mucizeyi anlatmakta ve Peygamber Evinin mensuplarına ait faziletleri sayıp dökmekte... Tam o sırada kara bir bulut güneşi peçeliyor ve ortalık simsiyah kesiliyor. Herkeste bir haşyet...
Vaiz, güneşe hitaben şu şiiri okuyor:
"Ey güneş, Peygamber Evini Medhedişim bitmeden batma!
O zaman Allah için durmuştun;
Şimdi de onun kulları için dur Ve açıl!"
Ve bulut geçtiği için güneş pırıl pırıl ışık saçmaya başlıyor.
Hiç kimse Hz. Ömer'in Müslümanlığı kabul edeceğini ümit edemezdi. Şu var ki imanı kalplerde gizleyen ve sırasında fışkırtan Kudret Sahibi, Hz. Ömer'in şahsında en büyük Müslümanlardan birini yarattı ve korkunç şiddet hak ve adalete inkılap etti.
En ileri Avrupalıdan daha gerçek Avrupalı ve en üstün Şarklıdan daha üstün Şarklı, esrarı çözülememiş ve manası güme getirilmiş yüce Halife ve Ulu Hakan...