"Kur'ân'ı yeryüzünden kaldırmak için nice Gladiston'lar, nice Şeddâd'lar geldi, geçti. Fakat hepsi hüsrandan başka bir şey elde edemediler."
Sayfa 261 - Şule YayınlarıKitabı okudu
"...Ben ki ölümü çok tabiî bulurdum. Bazan çok sevdiğim birinin ölümünü benden saklarlardı. Yahut yavaş yavaş söylerlerdi. Ben de için için gülerdim. Bundan tabiî bir şey olur mu? Beni hiç anlamıyorlar. Böyle bir haber karşısında düşüp bayılacağımı sanıyorlar, derdim. Fakat vakta ki Naim'in ölümünü haber aldım... Nasıl diyeyim... Cihan yıkılmış da ben altında kalmışım zan ettim. Bana öyle geldi. Zaten ondan sonra hayatın bir zevki, bir neşesi kalmadı. Meğer ben Naim'i ne kadar severmişim!.."
Sayfa 254 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Ahmed Naim: - Hadis tercümesiyle meşgul olmaya başlayınca, ondan evvel vaktimi ne kadar zâyi ettiğimi anladım. Bu ilim dururken başka şeylerle uğraşmak ne boş şeymiş! Yüksek âlimlerin bu işe verdikleri ehemmiyetin sebebini de şimdi anladım."
Sayfa 253 - Şule YayınlarıKitabı okudu
M. K.... EMRİ İLE ÖLDÜRÜLENLER!
- "Zaten İskilipli Atıf Hoca, şapka kanunu çıkmadan şapkaya karşı bir risale yazıyor..." - "Evet, öyle olduğu halde şapka kanunundan tutuklandı ve idam edildi. Mehmet Akif Ersoy Mısır’a İstiklal Mahkemelerinde idamla yargılanacağından dolayı kaçtı. Mehmet Akif’in arkadaşı, Sebîlürreşâd Gazetesinin ana sahibi Eşref Edip Samsun’da idamla yargılandı. Mısır ile sürekli mektuplaşıyordu, Akif oradan idamla yargılandığını takip ediyordu. Akif kaçmasaydı o da yargılanacaktı. Birinci mecliste dört yıllığına seçildiler, üç yıl sonra meclis feshedildi, niye feshedildi? Atatürk’e verilen bir yetkiyle. Meclis, sürecini doldurmadan feshedildi. Sonra da Cumhuriyet Halk Partisi’nin eski ismiyle Cumhuriyet Halk Fırkası, Müdafa-i Hukuk Cemiyeti adı altında başladı. Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nde kimlerin mebus olacağının listesi yapıldı. Burada Mehmet Akif ikinci Meclis’e İslamcı olduğu için giremedi. Trabzonlu Ali Şükrü Bey, Topal Osman tarafından M. K. emriyle bu sebepten öldürüldü!.."
Sayfa 38 - M. Taha İnci'nin Tarihçi Yazar Şükrü Altın'la "Sürgündeki Son Halife, Abdülmecid Efendi" isimli eseriyle alâkalı yapılan, "Bugün ders kitaplarında gerçek tarih yok!" Başlıklı MülâkatKitabı okudu
"İstanbul'da Mısır Apartmanı'nda birkaç arkadaş konuşuyoruz. Yine Kur'ân tercümesi bahsi açıldı. Üstad dedi ki: - Kur'ân tercümesini hakkiyle yapamadığıma kaniim. Bundan dolayı neşr etmedim. Maamâfih bu çalışma benim Allah ile olan pazarlığımda çok semereli oldu. Hâlimde büyük değişiklikler gördüm. Kimseye bir şey vermedim. Fakat ben çok şeyler aldım. Duyduğum manevî feyz çok büyüktür."
Sayfa 253 - Şule YayınlarıKitabı okudu
"...O ne sadelik, o ne âhenk! Ayetler arasındaki irtibâtı muhâfaza hususunda öyle büyük kudret göstermiş ki, bir sureyi okursunuz da hiçbir âyetin başında veya sonunda ufak bir irtibatsızlık göremezsiniz. Müfessirler, âyetler arasındaki irtibat ve münasebetleri anlatmak için sayfalar dolusu izahatta bulunurlar. Üstad ise irtibatı fi'ilen o suretle yapmış ki, bir âyetin bitip diğer âyetin başladığının farkında bile olmazsınız. Bir şiir gibi senelerce üzerinde işlenmiş, hiçbir tarafında, hiçbir noktasında, hiçbir pürüz kalmamış, bir sehl-i mümteni haline gelmiş. Su gibi akıyor. Bir çağlayan gibi gönülleri heyecana veriyor. Beyânın ulviyetine, kudsiyetine o kadar itina göstermiş ki, okuduğunuzun Kelâmullah olduğunu hemen hissedersiniz. Kur'ân-ı Celîl'in hususiyet-i ifadesi tercümesinde de -kudret-i beşer dâhilinde- müncelî... O vakit tamamiyle kanâatim te'eyyüd etti ki. "Yeryüzünde, Âkif'ten başka o selâset ve kuvvette Kur'ân'ı Türkçeye tercüme edebilecek hiç kimse yoktur" diyen Süleyman Nazif tamamiyle haklıdır. Hakikaten Cenâb-ı Hak, bu meziyeti yalnız Âkif kuluna ihsan etmiş. (...)"
Sayfa 251 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.