Pencere, bir tavanı olan her yer için "dışarı" demek. Gökyüzünü kucaklayan dört köşe çerçevelerin, bir evden bakınca ne demek olduğunu bilirsiniz. Yine bilirsiniz, sabaha açılan pencerelerden daha hayırlısı yoktur.
Mehmet beni görünce kabak çekirdeğini attı bir kenara. Elini pantolonuna sildi. İki eliyle düzeltti saçlarını geriye doğru. Hani böyle ayın bilmem hangi on dördü gibi parlıyordu saçları. Başıyla mahcup bir selam verdi. Almak ne mümkün. Yönümü ev tarafına döndüğüm gibi annemin "İnin kız aşağıya eşek sıpaları" diyen zılgıtı. O gün. Mehmet'e sever gözümle baktığım ilk gün. O güz. Mehmet'i sevdiğim ilk güz. Sonra sürü sürü güzler. Yazlar, kışlar, baharlar.
Kitap öyle güzel bir mozaik oluşturuyor ki, tüm öyküleri okuyup şöyle uzaktan seyredince Çingene Kızı yanında halt ediyor neredeyse.
Portakal kokan Çukurova sokaklarından Bereketli Hilal'in koynuna, Kafkaslardan Balkanlara aşk hikayelerinden destan ve masallara geniş bir göğün altına serpilmiş öykülerden oluşuyor Misak'ın Aynaları. Thamadeler, Dengbejler, Hz.Ali'ler, Hüseyinler, Yılkılar, Kanaviçeler ve sevdalarla örülü sıcacık öyküler sizi bekliyor Misak'ın Aynalarında.
Kutlubay'ın dupduru, sımsıcak anlatımı hiç sıkmıyor. Dicle gibi akıyor tüm öyküler dimağınızdan içeri. Uzun zamandır elimde olmasına rağmen henüz okuduğum için pişmanlık duyduğum bir kitap. Sevgiyle öneriyorum. Kapağına da ayrı bir selam iletirken kitaptan altı çizili bir cümleyi de hemen şuracığa bırakmak isterim.
" Pencere, bir tavanı olan her yer için "dışarı" demek."
Misak'ın AynalarıM. Fatih Kutlubay · Ketebe Yayınları · 2019138 okunma