Fazla düşünmekten obsesifleşen güzel insan Mustafa Kemal Paşa
Yemekten sonra salona geçtim. Dört koltuklu bir masa önünde oturdum. Çok kalabalık vardı. Otelin üç salonu da açıldığı halde garsonlar şurdan burdan buldukları masaları, sandalyeleri getirerek otelin misafirleri için hazırlıyorlardı. Ben, bu dar vaziyette tek başıma dört koltuğu atıl bırakıyordum. Otel misafiri olmadığım halde buna hakkım var mıydı? Biri gelip bana - efendi, sizin burada oturmaya hakkınız yoktur. Oturmak hakkını haiz olanlar ayakta kalıyorlar... dese ne cevap verebilirdim! ...Hemen kalkıp gitmek ve bir daha bu otele gelmemek hatırıma geldi. Fakat Madam Cemal Paşa ve rüfekası ve Emin Bey'le hiç olmazsa vedalaşmak istiyordum. Hülasa bir sıkıntı, bir üzüntü, bir garabet bütün benliğimi istila etmişti. Bir noktayı halletsem sanki müsterih olacaktım. - Burada yemek yemeye, oturmaya hakkım var mı? Bu müşkülümü ertesi günü doktor Vermer'den hallettim. Evet! Bu otelin lokanta ve salonu umuma küşadedir. Otele nazil olanlara mahsus olduğu şimdiye kadar mevzuubahis olmamıştır.
22 Kasım 1916
Kurmay başkanı ile kadınların örtünmesinin lağvı ve sosyal hayatımızın düzeltilmesi hakkında konuşma: 1) Muktedir ve hayatı bilen anneler yetiştirmek. 2) Kadınlara serbestisini vermek, 3) Kadınlarla beraber olmak, erkeklerin ahlakı, fikirleri, hissiyatı üzerinde etkendir.
Reklam
Bir devlet adamı, kendi insani duygularına bağlı olarak devlet sorunlarını çözemez. O yetkiye de sahip değildir. Ülke, hiç kimsenin yurtluğu değildir. Yalnız biz Türkler, memleketin ve milletin yönetimini elimize aldığımız zaman, kendi kişisel işlerimizdeki büyük olayları ve devletin sorunlarını yabancılarla çözümünde ilke kabul ediyor, bir çocuk gibi aldanıyoruz.
Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
14 temmuz 1918 pazar Genç bir zabit olan Enver, Avrupa Türkiyesi'nin kaybının bir neticesi olan donuk dönemden faydalanarak, Harbiye Nazırı olarak Osmanlı ordusunun başına geçti. Orduya ilk ve en büyük hizmeti, orduyu o eski kumaş parçalarından kurtarması olmuştur. Aklın eline geçtikten sonra, ordu öylesine çabuk çehresini değiştirdi ki, Çanakkale'de İngilizleri yenerek, Galiçya'da Avusturyalılara yardım ederek, Makedonya ve Romanya'da müttefiki ordularla muzafferane işbirliğinde bulunarak, kıymetini çabucak göstermede gecikmedi. Kısacası matmazel, eğer Türkler bu umumi harbe girmemiş olsalardı, müttefiklerin lehinde görünen bugünkü askeri durum tam tersini gösterirdi diye iddiada bulunmakta bir mahzur görmüyorum. Türklerin Çanakkale'deki zaferlerini gördükten sonradır ki, Bulgaristan Türk dostlarıyla beraber harbe girmek lüzumuna inanmıştır. Eğer Hindenburg Türk ordusunun yardımıyla Galiçya dağlarında ilerleyen Rus hücumlarını geri çevirmeseydi, Hindenburg, Hindenburg olamazdı. Eğer Kafkasya'da, Mezopotamya'da, Palestin'de nihayet bütün Türkiye hudutlarında, Türk ordusu önündeki Rus, İngiliz ve Fransız kitlelerini tutmamış olsaydı ve eğer Türkiye memleketinin bazı kısımlarını feda etmeseydi, Alman ordusunun bugünkü gibi dayanabilmesine inanılır mıydı? Matmazel, hayır! Bu hakikatın Türklerin büyük bir kısmı tarafından bile bilinmemesi ne kadar esef vericidir!
Atatürk'ün modernleşme konusunda düşünceleri
"...Neden ben bu kadar yıllık bir yüksek öğretim gördükten, uygar yaşamı ve toplumu inceledikten ve özgürlüğü elde etmek için hayatı ve yılları harcadıktan sonra neden cahiller derecesine ineyim? Onları kendi dereceme çıkarırım. Ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar..." -M. Kemal ATATÜRK
85 öğeden 231 ile 85 arasındakiler gösteriliyor.