Ancak,sevgili çocuk,dedi yağmurdan ıslanmış kollarını boynuma dolayarak, bana ihanet etseydin, ne ayakta ne yatakta olurdum ne arkasında uşaklar bulunan bir arabaya biner ne de Charlemagne arazilerinde ya da dünyanın herhangi bir ülkesinin arazilerinde gezinirdim, ne yatağıma uzanır ne de atalarımın çatısına sığınırdım! Artık yaşamazdım. Ben kadınların aşktan öldükleri Lancashire'da doğdum. Seni tanımak ve bırakmak! Seni ölüme bile bırakmazdım,çünkü ölüme seninle giderdim.
Ulu Tanrım! Ya akılları başlarında değilken ya da akıllarını kaybettikten sonra mı mutlu olmaktır insanların yazgısı! — Zavallı adam! Hüznünü, seni sararıp solduran akıl karışıklığını kıskanıyorum! Kraliçene çiçek toplamak için dışarıya çıkıyorsun — hem de kışın ortasında — bir tane bile bulamadığın için üzüntü duyuyorsun ve niçin bir tane bile bulamadığını kavrayamıyorsun. Ya ben ne yapıyorum? — ümitsiz, amaçsız dışarıya çıkıyorum, nasıl çıkmışssam öyle eve geri dönüyorum.