Veba, Camus’un okuduğum dördüncü kitabı oldu. Kitap bir anlatıcının ağzından anlatılıyor gibi yazılmış ve hikayedeki iki karekterin güncelerini anlatıcı bize toparlayarak sunuyor. Salgın, ölüm ve kısıtlanış şu an yaşadığımız dönemde bizlerin de oldukça aşina olduğu kelimeler. Ölümün bir noktada anlamsızlaştığı, bir gün sadece günlük olarak söylenen o sayılardan biri olabileceğimiz gerçeğiyle biz de karşı karşıya kalıyoruz. Belki de şu anki dönemle kitapta işlenen hikayenin tek farkı biz asla bu kadar izole ve yanlız, dünyadan haber alamayan bir durumda olamayız. Kitap ölümü de ayrılığı, özlemi de güzelce işlemiş. Kitapta en sevdiğim kısım Doktorla Tarrou’nun teras konuşması, daha doğrusu Tarrou’nun idam ve ölüm hakkında yaptığı konuşmaydı. Kendisiyle en çok bağ kurduğum karakter de kendisi oldu. Veba zaten oldukça popüler bir kitap ve ben de beğendim. Diğer kitaplarını da hep ilgiyle okumuştum. Ayrıca hikayenin geçtiği yıllarda Cezayir’deki olaylara bakıldığında vebanın ustaca kullanılmış
bir metafor olduğu anlaşılıyor. Belki okumadan ufak bir araştırma faydalı olabilir.