Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Carl Friedrich Gauss 17-genin çizilebilir olduğunu gösterdiğinde bundan o denli etkilendi ki dil üzerine öğrenim görmektense matematikçi olmaya karar verdi. Gerisi zaten malum: "matematiğin prensi" olarak bilim tarihine geçti. Almanya, Göttingen'deki anıtının tabanı, dehasına yaraşır bir şekilde 17-gendir.
Riemann'dan önce matematik, Öklit geometrisi, yani düz yüzeylerin geometrisi üzerine kurulmuştu. Okul çocukları, binlerce yıldan bu yana bir üçgenin dik açıları toplamının 180 derece olduğu ve paralel çizgilerin asla birleşmediği Yunan geometrisinin gelenekselleşmiş teoremleri ile pişirilmişlerdi. İki matematikçi, Rus Nicolai Lobachevsky ve Avusturya-Macaristanlı Janos Bolyai, bir üçgenin iç açıları toplamının 180 dereceden daha az veya daha fazla olabileceği, Öklitçi olmayan bir geometri geliştirmeye son derece yaklaştılar. Fakat Öklitçi olmayan geometri kuramı, en sonunda "matematiğin prensi" Carl Friedrich Gauss ve özellikle onun öğrencisi Riemann tarafından geliştirildi. Riemann, tamamıyla yeni matematik dünyaları -yalnızca iki veya üç uzaysal boyutlu değil, kaç boyutlu olursa olsun eğri yüzeylerin geometrisini- keşfetti. Einstein, daha yüksek bu geometrilerden evren için daha doğru bir tanım elde edilebileceğine ikna olmuştu. Matematiğin "diferansiyel geometri" dili, ilk kez fizik dünyasının içine doğru ilerlemekteydi. Diferansiyel geometri veya tensör hesabı, yani herhangi bir sayıdaki boyuta sahip eğri yüzeylerin matematiği, bir zamanlar matematiğin en "işe yaramaz" dalı olarak, herhangi bir fiziksel içerikten yoksun olarak kabul ediliyordu. Birdenbire evrenin dili oluvermişti.
Reklam
Matematiğin Prensi CARL FRIEDRICH GAUSS
" Benim kadar sürekli ve yoğun bir şekilde matematik üzerinde düşünen herkes, benim buluşlarımı ortaya koyabilir. " Gauss'un bu sözleri, aslında bize başarısının sırrını da veriyor: - Yeni bilgileri öğrenmeyi istemek ve bundan mutluluk duymak. - Konu üzerinde yoğunlaşabilmek.
Sayfa 114 - TİMAŞ
256 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Dünyanın Ölçümü, Daniel Kehlmann Dünyanın Ölçümü genel olarak bilimle ve özellikle matematik, coğrafya, biyoloji ve astronomi gibi konulara ilginiz varsa severek okuyacağınız bir kitap. Dünyayı ölçmenin peşine düşmüş matematikçi Gauss ile doğabilimci Von Humboldt'un hayatlarını birbirine paralel olarak anlatıyor. Bu iki bilim insanının gözünden dünyaya ve insanlara bakıyoruz. Alman aydınlanma çağı'nın iki bilim adamı, doğabilimci, coğrafyacı ve kâşif Alexander Von Humboldt ile 'matematiğin prensi' Carl Friedrich Gauss, 'dünyayı ölçmek' istemektedirler. Humboldt, Güney Amerika'nın balta girmemiş ormanlarında, sarp ve kayalık dağlarda her ırmağı, her gölü, her yükseltiyi, her alanı ölçmeye kalkışır. Gauss ise, evlendiği gece bile, aklına gelen bir formülü not etmek için karısının koynundan fırlayacak kadar tutkuludur.Kendilerini tutkularına öylesine vermişlerdi ki dünyadaki savaşlardan bile haberleri yoktur. İki bilim adamı, 1828'de Berlin'deki bir bilim kongresinde buluştuklarında, kendilerini avrupa'yı kasıp kavuran politik çalkantıların ortasında, aslında hiç tanımadıkları bir dünyada bulacaklardır.
Dünyanın Ölçümü
Dünyanın ÖlçümüDaniel Kehlmann · Can Yayınları · 2019126 okunma