Ve ıstırap, ıstırap, ıstırap ... Kendi kendine gelmediği zaman zorla arayıp bulduğum, bulmak için her şeyi yaptığım, her vesileyle tökezleyip dümdüz yürümeye razı olmadığım ve daima inkisarına istekli çıktığım ıstırap...
Hayatım , başından beri muazzam bir şeyi bulmanın cereyanı içinde akıyordu . Şu veya bu miskin vesilenin hassasiyeti içinde birini arıyordum .
BİRİNİ...
O, kim mi ?
Allah'ın Sevgilisi...
Sonsuzluk ikliminin batmayan güneşi ve ebedîlik sarayının paslanmaz tâcı...
Tek dâva O'nu bulmakta, bulduracak olanı bulmaktaydı .
"Her şehrin bir sahibi vardır ve o sahipleri toprağın üzerinde yaşayanlar değil toprağın altında yaşayanlardır. Zira ölüm ölmeyi yok olmak, yitmek, kaybolmak zannedenleri öldürür."
Bir şehrin asıl sahipleri üzerinde gezip dolaşıp adım atanlar değil, şehre gönüllerini verip de o şehrin toprağında halen dahi diri bir gönülle yatanlardır.