Kendimizi çok önemli hissederiz. Her şeye hakkımız olduğunu düşünürüz. Ama uzaklaşınca, çok uzaklaşınca, gökyüzüne tırmanınca, kozmosun bir oyunu olsa gerek; üzerinde yaşadığımız devasa gezegen bile soluk mavi bir nokta gibi görünür. Aslında hiçbir şeyiz.
"Bu kız var ya, diyorum. Benim vatanım. Evim. Yurdum. Sığınağım. Edirne'den Kars'a karış karış toprağım. İzmir'in dağlarında açan en güzel çiçeğim. Mavi mavi bakan Atatürk'üm. Neşe saçan Cumhuriyetim."
"Gözü pencereden mahallenin arkasındaki denize gitti. Kımıltısız mavi deniz çarşaf gibi uzanıyor, içi sanki kan dolu kocaman bir küreyi hatırlatan güneş denizin ta ötelerinden ağır ağır yükseliyordu."
Sabah doldu göklere mavi mavi;
Doldur, ışık döker gibi, kâseyi!
Acı olmasına acıdır şarap:
Ama gerçek acıdır demezler mi?
Adam olduysan hesap ver kendine:
Getirdiğin ne? Götüreceğin ne?
Şarap içersem ölürüm diyorsun:
İçsen de öleceksin, içmesen de!
Büyükbaba elini yılanla aramıza koymasından hiç söz etmedi ama Büyükbaba'nın Büyükanne'den sonra, dünyadaki başka herkesten çok, Mavi Çocuk'tan bile daha çok kandaşım olduğunu tahmin ettim.
Kaosa alışmış bu iki beden,sakinlikten mutlu olur mu sence? Boş versene ,benim umudum, pembe panjurlu evim ve o eve giden Pembe Sokağım yok! Crsaretimi sorguluyorsan; dağları deler, arasına mavi bir deniz koyarım. Gökyüzünü istersen yeşile boyarım. Ama "Gel beni sev"dersen, ben cesaretsizim.
Bir hayvandı o, iş hayvanıydı. Ne yemyeşil yaprakların arasından geçerek inen gün ışığının güzelliğini görüyor, ne de kozmik sonsuzluktan bahseden ve sırlarını o yaprakların hışırtılarında açığa vuran mavi gök kubbenin fısıltılarını duyuyordu artık