Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Arkadaşlık uzerine ...
O arkadaşların çoğu öldü. Kimi zaman "Artık sıkılıyoruz burada, sen de gelsene" dediklerini duyar gibi olurum. Diri olanların burada adlarını vermeyeceğim. Çünkü bir mevsimde bir ağaçtan bir kiraz tadarsınız, tadı damağınızda kalır. Ertesi mevsim ağaca yine uğrarsınız. Bir mevsim önce tadına doyamadiginiz kiraz, onu kopardığınız dalda yoktur. Ya ağaç, ya siz ya da ikiniz de degismissinizdir. Ben ağzımın tadını kaybetmedim. Belki onlar kaybetmislerdir. Rahatsız etmek istemem.
Reklam
Ne var ki, savaşın çeşitli safhaları arasında politika adamları yeşil masaların çevresinde toplanarak birbirine, "Savaşa bitti diyelim mi?" deyip, "Haydi bitti diyelim diyorlar ve tomar tomar kağıtların üzerine basıyorlardı imzaları. Fakat savaş sinsi sinsi şurada burada devam ediyor, bir yavaşlama sonunda yine alevleniyor ve yine ortalığı sarıyordu. Ondan sonra yine masa başına geçiliyordu, yine büyük törenlerle imzalaşılıyordu. Herkes "Bitti! Bitti!" diye kendisini ve birbirini aldatıyordu. Ama ölüm-kalım savaşı yine de alabildiğine bütün hızıyla sürüp gidiyordu. Durgunluk devirlerine barış deniliyor, soğuk savaş deniliyordu. Velhasıl uydur uydur ebegümeciydi.
Sayfa 11 - Bilgi Yayınevi
Bir memleketin suyundan havasından bahsedilir. Oysa ki, bir memleketinin sesi, sedası, gürültüsü, kokuları, her halde suyu havası kadar tesir eder.
Sayfa 161
Türkiye zamanında Bodrum iki önemli adam yetiştirmiştir. Biri denizler dâhisi Turgut Reis, öteki Neyzen Tevfik'tir.
Sayfa 110
Subay, senelerce sonra bir tanıdığıma, benim hakkımda şunları söylemiş: İstiklâl Mahkemesi tarafından Bodrum'a kelebendliğe mahkûm edilmiş bir muharrirdi. Muğla'ya sevk edilmek üzere bize Çine'ye geleceğini biliyorduk. Ben onu kelli felli yaşlı bir adam sanıyordum. Otuz, otuzbeş yaşında bir genç çıkageldi.
Sayfa 94
Reklam
Onlardan Bodrum'un nasıl yer olduğunu sordum. Deniz kenarında güzel kasaba dediler. Kaleye gelince; ilk dünya savaşında orası bombardıman edildiği için kalenin harap olduğu ve beni oraya koyamayacaklarını anlattılar. Fena idi. Çünkü sürgün değil kelebenttim.
Sayfa 88
Asıl derdim greyfrutu ülkeye sokmaktı. Çünkü ''C'' vitaminince en zengin yemişti.
Sayfa 204 - bilgiKitabı okudu
Dünyanın en güzel gölge ağacı, Brezilyalı Bella Sombra tohumlarını getirttim. Bu ağaçlar sık bir yaprak kubbesi oluyor. Dallar uzadıktan sonra uçları yere dokunuyor. İnsan, serin ve fışıltılı büyük bir çadırın içindeymiş gibi, güneşin tabanca sıkarcasına vuran ışınlarından kurtuluyor.
Sayfa 203 - bilgiKitabı okudu
Reklam
Zaten denizde hep ufkun ötesine doğru can atılmaz mı?
Sayfa 201 - bilgiKitabı okudu
İnsanoğlunun yediği ışık; beyinde icat, keşif ve sanatlar kılığında parlar. İşte bu nedenle, her dilde beyni ışık salana ''aydın'' derler.
Sayfa 200 - bilgiKitabı okudu
Yirmi yıl sonra o pire kadar tohumdan, cinsi Türkiye'de bulunmayan otuz beş metrelik bir ağaç çıkardı. Örneğin, yaprak bolluğuyla orman üzerine orman olan sarı kırmızı çiçekli bir ''Grevillea Robusta''. Ağaç kuş cıvıltısıyla yüklenir, ağacın tepesi ise, gökyüzünde bir bulutun hayatını yaşardı. Ne severdim onları, bir dalı kırılsa, sanki kolum kırılırdı.
Sayfa 200 - bilgiKitabı okudu
Bir balıkçının avucuna tükürüp küreğe yapışması, bir rençperin toprağa diz çöküp de dünyada gıda olacak bir fasulye daha ekmesi, yaradılışça en geçerli duadır.
Sayfa 198 - bilgiKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.