Kuru kız. Adı üstünde kuru hatta kupkuru bir kız. Zayıf, deynek gibi bacaklarıyla, göğe uzanan boyuyla, yuvarlak hiç bir bölümü bulunmayan tahta gibi vücuduyla, yaşadığı ve buna yaşam dediği kendisinin olmayan, tamamen başkalarına uyarlanmış hayatıyla gerçekten kupkuru biri. Ama yaşıyor. Tam kırk yıl kendisine ait olmayan bir çevrede, kendi kupkuru dünyasında yaşıyor. Herşeye gözlerini kapatıyor, kulaklarını kapatıyor, yüreğini, duygularını, düşüncelerini, isteklerini kapatıyor ve yaşıyor.
Ama bu kuru kızın hayatı akıllı telefon almasıyla birden bire değişiyor. Çevresindekilerin bedeni gibi aklı da kuru diye hiç hesaba katmadıkları bu kuru kız öğrenmeye başlıyor. Ve bir gün dünyanın sonuna yapacağı yolculuğun hayalini kurarak, planlar yapıyor.
Ayfer Tunç bu defa bir kurtuluş, bir başarı, bir kabuğundan çıkma hikayesi anlatıyor. Hiç de kolay olmayan bir mücadele öyküsü bu. Hayatının ilk kırk yılını başkaları için yaşamış birinin, artık kendisi için yaşamaya karar verme hikayesi bu. Ve mutluluğa ulaşma hikayesi.
Ayfer Tunç'un okuduğum diğer kitapları gibi bu kitabını da beğenerek ve keyif alarak okudum. Okunmasını da herkese tavsiye ederim.